Break Free, fosil yakıtlara karşı global bir mücadele. Küresel bir dil kullanma ve adlandırma ihtiyacından dolayı geçen yıldan bu yana birçok ülkede dillere pelesenk oldu bile. Bilelim, duyuralım, duymayanlara anlatalım. Çünkü yıllardır adı konmayan bir mücadele, küresel kanalda bu isimde buluşuyor. Tam iki yıldır.

Break Free

Geçtiğimiz yıl ilk defa bir araya gelen hareketin adı Türkçe'de karşılığını “Fosil Yakıtlardan Kurtul“ olarak buldu. Break Free sadece fosil yakıtlara karşı mücadele değil, aynı zamanda bir ortaklığın temsili. Yerel, bölgesel ve küreselin ortaklığı. Farklı coğrafyalarda, farklı dillerden, kültürden insanların aynı zeminde buluşmasının, yan yana durmasının gücü, meşruluğu, dev kirli bir endüstriye karşı durmanın sonuna kadar haklılığı. Deneyimin, savunuculuğun, bilimsel bilginin, hukukun ve politik taleplerin bir araya geldiği ve sese dönüştüğü bir platform.

Geçtiğimiz yıl 350.org’un çağrısı ile hareketin kendini bulduğu, 6 kıtada binlerce insanın fosil yakıtlara karşı eylemler gerçekleştirdiği bu yol, bu yıl dünyanın farklı bölgelerinden Greenpeace’in çağrısı ile uzamaya, genişlemeye, çoğalmaya devam ediyor.

Break Free

Birleşmiş Milletler, geçtiğimiz yıl, son 10 yılda meydana gelen felaketlerin %87’sinin iklim değişikliği ile bağlantılı olduğunu açıkladı.

Zaman ilerliyor ve herkesin katıldığı, birlikte güçlendiği hareketi yükseltmezsek, tüm canlıların içinde olduğu yakın geleceğe yaşanabilir bir dünya değil, kriz bırakacağız.

Fosil yakıtların bizi bu krize sürüklediği tartışmasız bir gerçek. Kriz dünyanın sadece belirli bölgelerinde olmuyor, tüm coğrafyaları farklı şekillerde etkiliyor. Gelecekteki etkilerine dair hergün yeni bir bilimsel çalışma yayınlanıyor. Geçtiğimiz günlerde Climate News Network tarafından yapılan araştırmaya göre, İstanbul ve İzmir dahil, 19 büyük Avrupa kıyı şehri, iklim değişikliği kaynaklı hasarlarla baş etmek zorunda kalacak.

İklim Değişikliği Etkilerine Karşı Savunmasızlık

Küresel mücadele bu yıl, özellikle iklim değişikliğinden yerel grupların, kadınların ve çoukların daha farklı ve çoklu biçimlerde etkilenen grupların sesini yükseltiyor.

Lübnan’da, kadınlar sadece fosil yakıtlardan kurtul çağrısında bulunmuyor aynı zamanda, elektriğe erişimi de mümkün kılmak için yenilenebilir enerjinin potansiyelini, kurdukları enerji koorperatifi ile gösteriyorlar.

 

Japonya, hükümetlerin enerji politikalarındaki tercihlerin çocukların hayatlarını nasıl etkilediğini gösteriyor. Geçmişte ve şuan yaşanmakta olan deneyimleri anlatıyor.

Elbette iklim değişikliği bağlantılı felaketler, cinsiyet ayrımı yapmaksızın kadın erkek herkesin etkilendiği bir durum.

Fosil yakıtların verdiği zarar, neden olduğu ve gelecekte öngörülen yıkım sadece doğa için değil, tüm canlılar için bir kriz. Ancak bu, sosyal, toplumsal, ekonomik, cinsiyet temelli nedenlere bağlı olarak kimimizi daha farklı biçimlerde etkiliyor. Listenin başında, toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığın maruz kalanlarından kadınlar ve savunmasız gruplar olarak çocuklar var.

İklim değişikliği etkilerinden farklı biçimlerde etkilenen gruplar kendi deneyimledikleri ya da deneyimlemeleri muhtemel etkilere karşı mücadele başladı. İsviçre’de 65 yaş üzeri 450 kadın, hükümetinden iklim değişikliğine karşı acil önlemler alınmasını istedi. Küresel mücadele bu krize karşı her geçen gün sesini yükseltiyor. Fosil yakıtlardan kurtul hareketi de bu sesi en güçlü yükseltenlerden.

Harekete Geç

Küresel çevre savunculuğu ajandasının ilk sırasında iklim değişikliği var. Hiçbir pazarlığın konusu olamayacak kadar kırılgan bir noktayı temsil ediyor. İklimi şaşırtan, sera gazı emisyonu sorumlusu fosil yakıt endüstrisinin kullanacak kredisi kalmadı. Boşuna değil, tüm bu bilimsel çalışmalar,raporlar ve üzerine mum gibi konan uluslararası sözleşmeler. Bir sebebi var.

Fosil yakıtlar, kömüre dayalı enerji üretimi, ne sadece yerel ne sadece ulusal ne de sadece küresel bir sorun. Fosil yakıt kullanımının sonuçları kesişimsel bir sorun alanı. Yerelde neden olduğu çoklu etkiler, insan hakları ihlalleri, demokratik haklarının ellerinden alınması, mülksüzleştirme, sağlıklı bir yaşamın en çok etkilenenleri olmasının yanı sıra, bölgesel olarak, bir ülkedeki enerji üretim politikalarının o ülkenin kalkınması açısından bir ikilemin köşesine oturtuyor.

Tarihsel bir sorumluluk alınması ve doğru kaynaklar ile doğru politikalar mı yoksa, birkaç sene sonra, arkanızı döndüğünüzde geri dönülmez eşiklerin geçilmiş olmasının pişmanlığı mı? Diğer bir deyişle tarihin kara listesine çizilen ülke olmak mı?

Harekete geç çağrısı bir klişe değil, öylesine bir slogan da değil. Bir aciliyet ve zorunluluk.