Tarihte, ekonomiye etkisinden dolayı “kara elmas” olarak adlandırılan kömür; aynı zamanda “en kirli yakıt”, “en yoğun karbona sahip yakıt” ve “zehirli hidrokarbon” olarak da biliniyor. Endüstri “temiz yakıt” vaat etmekte, fakat yeryüzündeki seçkin maden yatakları tüketildiği için, kömür aslında her yıl daha da kirleniyor.

Jepara, Java'da bir çoban santralin önündeki koyunlarını izliyor. 12/26/2012 © Kemal Jufri / Greenpeace

Kömür de petrol gibi çok eski fotosentezlerin kalıntılarını yansıtıyor. Petrol, temelde, okyanus çökeltilerinde kapalı kalmış deniz yosunlarının kalıntılarından oluşurken; kömür, toprak altında gömülü bitkilerden geliyor. Fotosentez esnasında bitkiler; bitki ve hayvandaki bütün karmaşık organik moleküllerin temeli olan glikozu üretebilmek için atmosferdeki karbon dioksiti (CO2) azaltıyor.

Çoğu zaman, organizmalar öldüğünde bakteriler karbon moleküllerini oksitleyerek tekrar CO2 haline getiriyor. Ortamdaki oksijen seviyesinin düşük olduğu istisnai durumlarda ise moleküller, içinde güneş enerjisini barındıran hidrokarbonlar olarak korunmuş halde kalıyorlar. Kömürü, petrolü ya da doğalgazı yaktığımızda bu çok eski güneş enerjisini serbest bırakmış oluyoruz. Söz konusu güneş ışınlarıyla ısınıyor, yemek pişiriyor, çelik ve yarış arabaları üretiyoruz. Fakat kömürü ve petrolü yaktığımızda, aynı zamanda karbonu da atmosfere geri gönderiyoruz. Artık bildiğimiz üzere, asıl sorun da burada yatıyor.

Artıkları Temizlemek

Oranı %56 civarında olan çoğu modern kömür yatağı, yaklaşık 300 milyon yıl önceki ilk bitkilerle başladı. Bu tarihsel süreci tam anlamıyla denizdeki ve karadaki bitkilerin atmosferden büyük oranlarda karbon azaltıp yerkürenin ekolojik düzenini değiştirmesi nedeniyle “karbon çağı” olarak adlandırıyoruz. Bu çağda yeryüzündeki ısının, CO2’nin atmosferden ayrılıp canlı organizmalardaki proteine ve karbonhidrata dönüşmesi sonucunda hızla düştüğünü söylemek şaşırtıcı olmayacaktır. Daha sonraki kömür yatakları 100 ila 200 milyon yıl kadar önce, Jura Jeolojik ve Kretase dönemlerinde oluştu. Fakat bu süreçte, ölen kara hayvanları ve cansız organik maddeler atmosfere tekrar karbon saldıkları için, yerküre tekrar ısındı. Yaklaşık 64 milyon yıl önce, şimdilerde ünlü olan asteroit, Yucatan’da dünyaya çarptığında ekolojik düzeni tekrar değiştirdi ve yerküre, insanlık eski gün ışığını kazıp çıkarana ve yakana kadar soğuk kaldı.

İnsanoğlu kömürü beş bin yıl önce, yerleşimcilerinin siyah kayayı ısınmak ve özellikle bakır dökmek gibi metal işleri için kullandığı Çin’de keşfetti. Sonrasında Yunan ve Roma imparatorlukları kömürü çıkarıp yaktılar. Meksika’da Aztekler kömürü yaktı ve süs için oydular.

Hidrokarbon yataklarında basınç zamanla artan bir şekilde enerjiyi yoğunlaştırır. Kömürün bir önceki hali turba, libre başına yaklaşık 7 500 BTU enerji içerir, ki bu da odun ile hemen hemen aynıdır. Bir odun fırınında bir libre odun yaktığınızı düşünün. İşte bir libre turbadan alacağınız enerji de buradan sağlayacağınız enerji ile aynı.

Yağlı maden kömürü olsun ya da taş kömürü olsun, bir libre yüksek kalite kömür bunun iki katı kadar, yani 16 000 BTU’ya varan enerji sağlar. Tam da bu nedenle kömür odundan daha değerli görülmektedir, çünkü libre başına odundan daha fazla enerji verir.

Yüksek kalite olsa bile kömür; enerji birimi başına doğal gazdan iki kat, benzindense % 30 daha fazla karbon salar. Kömür işlenerek elde edilen ve çelik üretiminde kullanılan kok kömürü ise daha kötüsüdür. Ne var ki diğer birçok kaynakta olduğu gibi insanlar kömürü çıkarılması kolay, en fazla enerjiye sahip kömürü önce kullanarak değerlendirdiler. En iyileri olan eski yağlı maden kömürü ve taş kömürü bitti. Taş kömürünün üretimi 1913’te Birleşik Krallık’ta, 1914’te ABD’de ve 1958’de Almanya’da tavan yaptı. Yüksek kalite taş kömürü şu an dünyadaki kömür rezervlerinin % 1’ini oluşturuyor. Kömür şirketleri ise ölümcül sonuçlar doğuran düşük kalitedeki artıkları –kahverengi linyitle yağlı maden kömürünün ardında kalanları- süpürmekle meşgul.

Linyit, libre başına turbadan daha fazla enerji içermiyor, hatta bazen bir librede ürettiği enerji 4 000 BTU’ya kadar düşüyor. Bu da demek oluyor ki; aynı miktarda enerji için linyit, atmosfere, yüksek kalite taş kömüründen iki ila dört kata kadar daha fazla karbon salıyor.

Fiziki gerçeklerle hiçbir bağlantısı bulunmayan reklam sloganı “temiz kömür”ün bir karşılığı yok.

Appalachia'da madenci

Hastalıkta ve Sağlıkta

Yerkürenin atmosferini ısıtmasının ve okyanusları asitlendirmesinin yanı sıra kömür, insanları öldürüyor.

1952’nin alışılmadık şekilde soğuk geçen kışında Londra sakinleri normalden kayda değer biçimde daha fazla kömür yaktılar ve aralık ayındaki bir sıcaklık terselmesi sırasında Londra’yı siyah bir duman sardı. Her 36 saniyede bir vatandaş öldü ve beş günden fazla bir sürede ölü sayısı 12 000’e ulaştı. Yaklaşık 100 000 insan solunum yolları hastalıklarından dolayı tedaviye başvurdu.

Bugün Dünya Sağlık Örgütü yılda 1 milyon insanın kömürün kirlettiği hava ve sudan dolayı öldüğünü belirtiyor. Milyonlarca insan kömürün sebep olduğu zatürree, bronşit, astım ve kalp yetmezliğinden muzdarip. Amerikan sağlık yetkilileri Amerikalı işçilerin kömüre bağlı hastalıklardan dolayı her yıl beş milyon iş günü kaybettiğini ifade ediyor. Küresel olarak ele alındığında bu hastalıklar yüz milyonlarca kayıp güne sebep oluyor. 

Maden işçileriyse şimdiye kadar bunun en kötüsünü yaşayanlar. Karaciğer hastalıkları, pnömokonyoz (toz hastalığı) her yıl binlerce madenciyi öldürdü ya da onlara ömür boyu sürecek akciğer hastalıkları bıraktı. Tarih boyunca ve hatta şimdi bile maden işçileri gaz zehirlenmesi, patlamalar, maden çökmesi, boğulma ve araç gereç kazalarından muzdarip oldular. ABD’de her yıl yaklaşık 1 000 maden işçisi yaşamını yitiriyor. Çin yıllık yaklaşık 6 000 işçi ölümünü resmi makamlarca açıklıyor, fakat resmi olmayan veriler binlerle ifade edilecek kadar fazlasını, yıl boyunca haftada 300 ölümün gerçekleştiğini söylüyor.

Her bir tür, doğal ortam, ekosistem, vadi ve atmosferin kendisi de aynı şekilde zarar görüyor. Yerküre zarar görüyor. Kömür kullanan endüstriler; atmosfere ve suya her yıl kül, baca gazı, kirli motor yağı, uranyum, cıva, toryum ve arsenik gibi 100 milyon tonluk katı atık bırakıyor. Yüz milyon kamyon dolusu zehirli atığın her yıl yeryüzünün ekosistemine boşaltıldığını düşünün. Dakikada 200 kamyon. Bütün yıl boyunca.

Maharashtra suyuna karışan zehirli kül

Kömür ve Su

Küresel ısınma yerküredeki ekosistemleri kuruturken, kömürün çıkarılması ve işlenmesi de azalan su kaynaklarını tüketiyor ve kirletiyor. Dünya Kaynakları Enstitüsü yayımladığı bir raporda kömürün günümüzde dünyanın su kaynaklarını tehdit ettiğine dair uyarıda bulunmakta.

Geçirdiği tüm aşamaların toplamında –çıkarılması, taşınması, kullanılması ve imha edilmesi-  bir ton kömür yaklaşık 8 000 litre su tüketir. Dünyada her yıl 7.8 milyar ton kömür üretiliyor, bu miktar 60 trilyon litre suyun tüketilmesi anlamına geliyor; yani 22 milyon olimpik yüzme havuzunu dolduracak kadar suyun.

Bu sırada; termik santraller tükettiklerinden çok daha fazla suyu kirletiyor, çekilmesini sağlıyor ve başka yönlere çeviriyor. Tipik bir termik santral açık devre soğutma sistemi ile yılda 70 ila 180 milyar galon arası suyun çekilmesine neden oluyor. Bu işlem balıkların ve hem karada hem suda yaşayabilen hayvanların yuvalarıyla sudaki besin ağının bozulmasına yol açıyor.

Kömür madenleri demir sülfüre maruz kaldığında -ki yaygın bir durumdur- bu maddenin içindeki sülfür, oksijen ve su ile reaksiyona girip gölleri ve nehirleri maden kapandıktan çok sonra bile devam edecek şekilde asitlendiren sülfürik asidi oluşturuyor. 1980lerde Hindistan-Bangladeş sınırındaki Myntdu Nehri boyunca çok sayıda balıkçı köyü, asitli nehirde artık balık yaşamadığı için tarihi yaşam alanlarını terk etti. ABD, Pensilvanya’daki maden alanlarında Allegheny ve Monongahela nehirlerinin dört bin kilometrelik alanı öyle asitli bir halde ki balık yetişmiyor.

Dağ zirvelerindeki çıkarma işlemleri milyonlarca ton ağırlıktaki kayaları vadilere itiyor. ABD’de bu eylem Appalachian akarsularının 3 000 kilometreden fazlasının gömülmesine neden oldu, toplulukları yerlerinden etti, nehir havzaları arasındaki setin biyolojik çeşitliliğini bozdu.

Kömürlü termik santraller, özellikle düşük kaliteli kahverengi linyit çağında, akıntı yönündeki tarımın hem asit hem de kimyasalların ters yöne akışı yüzünden bozulmasına yol açtı. Termik santraller balıklarda biriken, üreme ve yetişmelerine zarar veren, insanların arasına karışan, ve bebeklerde nörolojik bozukluklara ve yetişkinlerde kalp ve damar hastalıklarına sebep olan cıva maddesini salmakta.

Görünen o ki; termik santral kapasitesinin %70’i sulak bölgelerde yer alan ve daha fazlası için plan yapan Hindistan, susuzluk tehlikesiyle en çok karşı karşıya olan ülke. Kömüre bağlı su sorunları Çin, ABD, Kazakistan, Güney Kore, Avustralya, Endonezya, Japonya, Güney Afrika ve Pakistan’daki toplumların üzerinde de etkiye sahip.

Sınırlarla Yüzleşmek

Kömür enerjisi şirketleri, bir yanda yasaları hileyle bilfiil atlatırken, 59 ülkede 1199 yeni termik santralin vaadinde bulunmakta. Tony Abbott liderliğindeki Avustralya hükümeti, ülkenin en büyük kömür madenini onaylamadan önce Avustralya iklim yasalarını yürürlükten kaldırdı. Güney Afrika’daki Eskom enerji şirketi, salınım standartlarından kendilerinin muaf tutulması teklifinde bulundu. Greenpeace tarafından yapılan bir çalışma Eskom’un termik santrallerinin sebep olduğu kirliliğin hâlihazırda yılda 2 200 erken ölüme ve cıvanın çocuklardaki nörotoksik etkilerinin tedavi masraflarıyla birlikte 30 milyar randlık (G. Afrika para birimi) bir sosyal maliyete neden olduğunu buldu.

Eskom’un önerdiği muaf tutulma teklifi, kendilerine yılda fazladan 210 ton cıva, 560 000 ton katı parçacık, 2,9 milyon ton nitrojen-oksit ve 28 milyon ton sülfür-dioksit salmak için izin verecek; ki bu teklif aynı zamanda vatandaşları rastgele katledecek bir plan.

Yerkürenin üretme kapasitesinin sınırları var ve bu sınırları zorlamak bazı sonuçları beraberinde getiriyor. Kalan düşük kalitedeki kömür rezervleri hastalık, ölüm, ekolojik yıkıma neden olacak. Isınmanın daha iyi yolları var.

Çevreci gruplar, onlarca yıldır alternatifleri dile getiriyor: Doğal çevrenin korunması ve yenilenebilir enerji. Bu çok zor değil. Yerküre, çevrebilimcilerin 19. yüzyıldan beri uyardığı gerçek biyofiziksel sınırlara dayandı. Kirli hidrokarbon artıklarına ulaşmak için yeri kazmak, medeniyetin intihar etmesi ile eş anlamlı. Eğer sağduyu üstün gelirse, kömür madenlerini kapatır, yenilenebilir enerji sistemleri inşa eder, enerji talebine neden olan savurgan yaşam tarzından vazgeçeriz.