GDO'ya Hayır Platformu Kuruldu

Haber - 26 Mayıs, 2004
Genleri Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ile ilgili olarak 30'u aşkın sivil toplum kuruluşunu barındıran "GDO'ya Hayır!" platformu ilk basın toplantısını düzenledi. GDO, uluslararası literatürde kısaltılmış şekliyle "GM" veya "GMO" olarak geçen "Genetically Modified Organism"in Türkçe karşılığıdır. GDO ile kastedilen: "Modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilmiş yeni bir genetik materyal kombinasyonuna sahip olan herhangi bir canlı organizma"dır.

GDO'ya Hayır Platformu Basın Toplantısı

21. yüzyılın en büyük felaketi olarak algıladığımız Genleri Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ile ilgili olarak 30'u aşkın sivil toplum kuruluşunu barındıran bir platform oluşturuldu ve "GDO'ya Hayır" başlıklı bir kampanya başlatıldı. (1)

GDO, uluslararası literatürde kısaltılmış şekliyle "GM" veya "GMO" olarak geçen "Genetically Modified Organism"in Türkçe karşılığıdır. GDO ile kastedilen: "Modern biyoteknoloji kullanılarak elde edilmiş yeni bir genetik materyal kombinasyonuna sahip olan herhangi bir canlı organizma"dır.

GDO'ya NEDEN KARŞI ÇIKIYORUZ?(2)

1) Yaşam patentlenemez:

İnsanlık tarihinde ilk kez canlılar üzerinde mülkiyet hakkı elde edilmektedir. Bir biyoteknoloji şirketi herhangi bir canlıya ait bir genin işlevini açığa çıkardığı zaman o gen üzerinde mülkiyet elde etmektedir. Oysa patent hakkı, yenilik getiren sınai buluşlara verilmektedir. Biz diyoruz ki, patent sadece o genin fonksiyonunu açığa çıkarmakta kullanılan tekniğe verilebilir. Hiçbir kişi ya da kuruluş kendini yeniden üretebilen ve milyarlarca yıl yaşayabilen bir canlı organizma üzerinde mülkiyet sahibi olamaz. Bunun adı biyolojik korsanlıktır.

Sözünü ettiğimiz biyolojik korsanlığın amacı; çok uluslu şirketlerin yüzyılımızın yeşil altını olarak gördükleri gen kaynaklarını sömürmesi, üçüncü dünya ülkelerinin biyolojik zenginliğinin gelişmiş ülkelere transfer edilmesidir.

2) Sağlık riskleri:

GDO'lu üretim insan sağlığı için ciddi riskler taşımaktadır. Kolera bakterisi taşıyan yonca, akrep geni taşıyan pamuk, tavuk geni taşıyan patates, balık geni domates gibi frankeştaynlar gıda olarak soframıza getirilmeye çalışılıyor. Uzmanlar, hastalıklar ve böceklere direnç gösteren transgenik bitkilerin diğer bitkilerden daha yüksek bir alerjik potansiyele sahip olduğunu söylüyorlar. Yapılan deneyler, genetik yapısı değiştirilen patateslerin fareler için toksik olduğunu, bağışıklık sisteminde bozukluklar ve viral enfeksiyonlar gibi birçok etkileri olduğunu ortaya çıkarmıştır.

3) Biyoçeşitliliğe tehdit:

GDO'lu tarım, kendi dışındaki tarım şekillerini, özellikle ekolojik tarımı ve son tahlilde de biyoçeşitliliği tehdit eden totaliter bir tekniktir. GDO'lar 5-10 km'lik bir alana yayılmakta, komşu tarla ya da köylerdeki geleneksel ekinin ya da orman bitkileri gibi yabani türlerin genetiğini değiştirme tehlikesi doğurmaktadır.

Milyonlarca yılda oluşan türler 5-10 yıllık bir sürede yokolmakta ve yeni oluşan deli bitki türleri ortaya çıkabilmektedir. Sonuç olarak GDO, yeryüzündeki milyonlarca canlı türün varlığını tehdit etmekte, ekosistemi tahrip etmektedir.

4) Tarımda bağımlılık:

İnsanlık tarihinde, tarım toplumlarının varoluşundan bu yana, üretim yapan çiftçi ektiği üründen bir sonraki ekimde kullanmak üzere tohumluk ayırır. Böylece kuşaktan kuşağa geçen bu sağlıklı tohumlar binlerce yıllık genetik yapıyı korur, geliştirir. GDO'lu tohum ise çiftçiyi her ekimde yeniden tohum satın almak zorunda bırakmaktadır. Temel girdileri, enerji, gübre, ilaç ve tohum olan ülkemiz çiftçisi sürekli tohum satın almak zorunda bırakılarak çok uluslu tohum şirketlerine bağımlı hale getirilmek istenmektedir.

Ayrıca belli bir zararlıya karşı genleriyle oynanmış tohum, potansiyel başka bir zararlıyı önleyemez. İddia edilenin aksine GDO'lu tohum kullanan çiftçi daha fazla tarım ilacı kullanmak zorunda kalmaktadır. ABD'li köylüler bugün düşük verim nedeniyle GDO tüccarlarına davalar açmaktadır.

TÜRKİYE'DE NE OLUYOR?

Türkiye Uluslararası Biyogüvenlik Sözleşmesi olan Cartagena Protokolü'ne taraf ülkelerden biri olmasına karşın Ulusal Acil Eylem Planını hâlâ hazırlamamıştır. Biyogüvenlik komitesi bu konudaki çalışmalarını hâlâ sonuçlandıramamıştır. Şu anda Türkiye'de GDO'lar ile ilgili atılmış tek adım, GDO tohum ithalinin yasak olmasıdır. Ancak ülke içinde deneme amaçlı üretime izin verilmektedir (3). GDO ile ilgili hiçbir yasal düzenleme ve yönetmeliğin olmaması, etiketleme zorunluluğunun olmaması Türkiye'yi potansiyel pazar haline getirmektedir.

Evrensel bir tehdit haline gelen GDO'lu ürünlerin Türkiye'ye serbestçe ithali, üretimi ve kullanımının bir an önce gerekli yasal düzenlemelerle engellenmesini talep ediyoruz. Ülke tarımının çokuluslu şirketlere teslim edilmemesi için Tarım Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı'nı gerekli yasal altyapıyı hazırlamaya çağırıyoruz.

Notlar

(1) GDO'ya Hayır Platformu, yoğun bir çalışma sonucu "YAŞAM PATENTLENEMEZ" başlıklı deklarasyonu Şubat 2004'te tamamladı ve ilgili tüm sivil toplum kuruluşlarına göndermeye başladı. Bu çağrımıza yanıt veren STK temsilcileriyle Mart sonunda ilk eşgüdüm kurulu toplantımızı, Nisan sonunda I. Ankara Bölge Toplantımızı, 15 Mayıs'ta I. İstanbul Bölge toplantımızı gerçekleştirdik.

Başlattığımız imza kampanyası şu anda platform üyeleri tarafından yurt çapında yoğun bir biçimde sürdürülüyor. Bunların dışında paneller ve çeşitli etkinlikler düzenlenlenerek konu tartışmaya açılıyor.

(2) GDO ve riskleri ile ilgili daha ayrıntılı bilgi, platformun 'Yaşam Patentlenemez' deklarasyonunda bulunabilir.

(3) Türkiye'deki çokuluslu şirketlere ait deneme sahaları ile ilgili liste platformdan temin edilebilir.

Kategoriler