Zehir gemilerine itiraz

Uluslararası Denizcilik Örgütü yıllık toplantısının ardından

Haber - 12 Aralık, 2003
Dünyada ekonomik ömürlerini tamamlayan gemilerin yüzde 98'i Hindistan, Pakistan, Çin, Bangladeş ve Türkiye'de sökülür. Bu yaşlı gemilerin çoğu asbest vb. zehirli maddeler içerir.

Birleşmiş Milletler'e bağlı Uluslararası Denizcilik Örgütü'nün (IMO) iki yılda bir düzenlediği genel kurul toplantısı, 24 Kasım-5 Aralık tarihleri arasında Londra'da düzenlendi. Greenpeace'in Türkiye'de de kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştığı 'zehirli hurda gemilerin sökümü' konusu da toplantının önemli gündem maddeleri arasındaydı.

Dünyada ekonomik ömürlerini tamamlayan gemilerin yüzde 98'i Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Çin ve Türkiye'de sökülüyor. Bu gemilerin hemen tamamı 25 yaşın üzerinde ve üretimlerinde asbest ve diğer çeşitli zehirli maddeler kullanıldığından, halen bu maddeleri içeriyor.

Çevreye ağır tahribat

Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) verilerine göre söküme gönderilen her bir hurda gemi ortalama yedi ton asbestli malzeme içeriyor. Türkiye'de İzmir'in Aliağa ilçesinde, bir sahildeki gemi söküm tesislerinde bütün bu zehirli maddeler denize, toprağa ve havaya karışarak büyük bir çevre kirliliğine neden oluyor ve yeterli korunma önlemine sahip olmayan işçilerin ve çevre halkının sağlığını ciddi biçimde tehdit ediyor.

Greenpeace, konuyla ilgili dünya çapında yürüttüğü çalışmalarda Batılı gemi sahibi şirketlerin ve devletlerin, hurda gemilerini Türkiye gibi ülkelere sökülmek üzere göndermeden önce mutlaka zehirli maddelerden arındırmaları gerektiğini tekrar tekrar vurguluyor. Bu, Türkiye'nin ve Türkiye'ye bu gemileri yollayan çoğu ülkenin de taraf olduğu Basel Anlaşması'nda da belirtiliyor.

1995'ten beri yasak

Basel Anlaşması, zehirli atıkların gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere ihracını yasaklıyor. Böyle bir ticaretin ancak alıcı ülkenin rızası şartıyla yasal kabul edilebileceğini söylüyor.

Oysa Türkiye'ye ve diğer gelişmekte olan ülkelere gönderilen zehirli hurda gemileri göndermeden önce kimse bu ülkelerin rızasını sormuyor, kaldı ki Türkiye'ye asbestin ve bu gemilerde bulunan diğer zehirli maddelerin ithalatı 1995'ten beri yasalar ve yargı kararlarıyla yasaklanmış durumda. IMO, dünya çapında denizcilikle ilgili güvenlik ve çevre kurallarını koyan ve uygulanmasını denetleyen kuruluş konumunda. Ancak IMO'da alınan kararların yürürlüğe girmesi için gereken onay hakkı, ülkelerin sahip oldukları gemilerin toplam tonajına bağlı olarak belirleniyor.

Bu da gemi sahibi şirketlerin gemilerini daha az vergi ve daha az yasal sorumluluk için kaydettirdikleri, 'bandıra devleti' denilen Panama, Kıbrıs Rum Kesimi, Liberya gibi ülkelerin güçlenmesine neden oluyor.

Örneğin dünyadaki gemilerin yüzde 25'i Panama bandıralı, ancak bunların çok azı Panamalı şirketlere ait. Bu devletler ve dolayısıyla gemi sahibi şirketler IMO'nun kontrolünü ellerinde bulunduruyor. Bu çarpık yapılanma geçtiğimiz toplantıda gemi sökümü konusunda da kendisini gösterdi. Toplantı sırasında Türkiye ve Hindistan gibi gemi sökümü yapan ülkeler ve Greenpeace, IMO'dan zehirli hurda gemilerini söküme göndermeden önce temizletmeleri konusunda gemi sahibi şirketleri zorunlu kılacak ve Basel Anlaşması'yla paralellik taşıyan düzenleme getirme kararı almasını talep ettiler.

Bu talep birkaç ülke ve Uluslararası Nakliyat İşçileri Federasyonu (ITF) tarafından da desteklendi. Ancak Panama, Kıbrıs Rum Kesimi ve Liberya gibi bandıra devletleri, gemi sahiplerini yükümlülük altına sokacak bu karara şiddetle karşı çıktılar. Sonuçta nihai bir karar alınamadı, konu yıl içinde düzenlenen çevre komitesi toplantılarındaki tartışmalara bırakıldı.

Yasadan nasıl kaçılır?

Gemi sökümü yapan ve bu konuda mağdur durumda bulunan ülkelerin haklı isteminin bu biçimde reddi, bandıra sisteminin meşruluğunun bir kez daha sorgulanmasına yol açtı. Toplantının kapanış gününde Greenpeace, bandıra devletleri ve sorumluluklarından kaçmaya çalışan gemi sahibi şirketlerin arasındaki çarpık ilişkiyi ortaya koyan bir rapor yayımladı.

'Saklambaç Oynamak' adlı rapor, gemi sahibi şirketlerin kendi ülkelerinde değil de kendileri için vergi cenneti konumundaki bandıra devletlerinde kayıtlı olmaları sayesinde hem bu devletlerin hem şirketlerin nasıl sorumluluklarından kaçabildiklerini gözler önüne seriyor.

Zehirli gemilerini söküme gönderen şirketler gemi son yolculuğuna çıkmadan önce geminin bandırasını değiştiriyor, böylece uluslararası anlaşmalardan doğan yükümlülüklerinden kaçmaya çalışıyor.

Umut veren adımlar

Bağlayıcı bir düzenleme kararının alınamamış olması, durumun bir süre daha devam edeceği anlamına geliyor. Öte yandan bu yılki toplantı, gemi sökümü yapan ülkelerin, sektörün dünya çapında bir düzenleme altına alınması konusundaki kararlılıklarını göstermeleri açısından ciddi ilerlemelerin kaydedildiği dönüm noktası oldu. Toplantıya kadar uluslararası alanda yeterince inisiyatif almadığı için Greenpeace'in eleştiri oklarına hedef olan Türk Denizcilik Müsteşarlığı, bu konuda önderliği alarak en kısa zamanda bu kararlılığı eyleme dönüştürme konusunda önemli adımlar attı, gelecek için umut verdi.

Greenpeace, bundan sonra da hem uluslararası düzenlemeler, hem de Aliağa'daki çevre ve çalışma koşullarının çağdaş bir düzeye getirilmesi konusunda ilgili kurumlara destek vermeye devam edecek; uluslararası arenada da acil ve gerçek bir çözüm için baskı unsuru olmayı sürdürecek. Aliağa'daki ve Asya ülkelerindeki binlerce gemi sökümü çalışanının yaşamlarını ve bu ülkelerin bir zamanlar el değmemiş durumdaki sahillerini bir atık alanına dönüştüren zehirli gemilerden geriye kalan son güzellikleri kurtarmak için...

Kategoriler