Nükleer yalanlar
"Artık güvenli nükleer reaktörler yapıyorlar."
Fukuşima nükleer santralinde meydana gelen kaza, güvenli reaktörlerin bir masaldan ibaret olduğunu kanıtladı. Bu kazadan önce Japonya'nın en güvenli santralleri yaptığı iddia ediliyordu. Kaza ile birlikte:
- Avrupa Radyasyon Risk Komitesi (ECCR) raporlarına göre 200 bin kişi kanser riskiyle karşı karşıya.
- Deprem olduğu sırada bakım nedeniyle kapalı olan 4. reaktör, atık çubuklarının açığa çıkması nedeniyle sızıntı yaptı.
- 2. reaktörde deprem sonrası açılan 20 cm'lik çatlak yüzünden onbinlerce ton radyoaktif su denize karıştı. Aradan 3 yıl geçmiş olmasına rağmen hala sızıntılar devam ediyor.
Üstelik, nükleer santrallerde, rutin çalışma halinde dahi radyoaktif maddeler havaya ve suya salınıyor.
Örneğin, Fransa'nın güneyinde popüler turistik bölgesinde iki nehirde 2008'de musluk sularının içilmesi, yüzmek ve balık tutmak yasaklandı. Sebebi ise Tricastin nükleer santralinden 75 kg'lık radyoaktif maddenin suya karışmasıydı.
"Ekonomik kalkınma sağlayacağız."
- Ticari nükleer santraller elektrik üretirler.
- Giderek artan ilk yatırım maliyetlerinden dolayı bu elektrik pahalı bir elektriktir.
- Belarus'a göre Çernobil kazası'ndan ortaya çıkan maliyet 235 Milyar Dolar. Bu Türkiye'nin toplam ekonomisinin (GSYİH) üçte birinden daha fazla.
- 28 yıl geçmiş olmasına rağmen hala her yıl Ukrayna ve Belarus yıllık bütçelerinin %5-9'luk önemli bir kısmını sadece Çernobil giderlerine ayırıyor. (Bu oran oran olarak Türkiye'nin kamu sağlık harcamalarına denk)
"Nükleer santraller yapılmazsa karanlıkta kalacağız."
Enerji politikaları, hem ihtiyaç hem de bu ihtiyaca bağlı üretimin doğru yönetimiyle belirlenir. Pekçok ileri teknoloji ile enerji ihtiyacı düşürülebilir. Bu ülkenin cari açık dengesini de olumlu etkiler. Ayrıca ortaya çıkan ihtiyaç da rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle gibi yenilenebilir enerjilerin dengeli biçimde sisteme eklenmesiyle karşılanabilir. Üstelik şu anda dünyada en hızlı gelişen sektörler rüzgar ve güneş enerjisi sektörleri. Maliyetler hızla düşüyor.
Türkiye'de durum çok farklı. Enerji ihtiyacının ekonomik büyümeden çok daha fazla artması verimsizliğin en önemli göstergesi. Bu ihtiyacı karşılamak için önceleri doğalgaza şimdi de nükleer ve kömür gibi yatırımlara yönelik siyasi destek öyle bir noktaya ulaştı ki, 2013 yılında Türkiye ihtiyacı olandan daha fazla elektrik üretti. Karanlıkta kalmak bir yana, sektörde gereksiz bir balon oluştu.
Fukuşima kazasından önce Japonya'da 54 reaktör çalışıyordu. Ülkenin elektrik ihtiyacının %30'undan fazlası nükleer santrallerden geliyordu. Kaza sonrası bütün reaktörler denetim için kapatıldı. Bir yıla yakın bir süre Japonya'da nükleer santraller çalışmazken bırakın karanlıkta kalmayı tek bir elektrik kesintisi bile olmadı.
"Tüm dünya nükleer enerji kullanıyor."
Nükleer enerjinin dünya elektrik ihtiyacını en yüksek düzeyde karşıladığı tarih 1993'tü. Üstelik bu rakam sadece %17 idi. 2012 yılına gelindiğinde bu oran giderek azalarak %10'a düştü. Dünyanın en büyük ekonomileri arasındaki Almanya, Çin, Hindistan ve Japonya şu anda yenilenebilir enerjilerden nükleer enerjiye oranla daha fazla elektrik elde ediyor. Üstelik nükleer enerjinin dünya birincil enerji üretimi içindeki payı sadece ticari üretim sayılsa bile %4,5'i geçmiyor. Ülkelerden örnekler verecek olursak:
- Japonya nükleer santrallerinin büyük bir kısmını kapattı.
- Almanya hükümeti 7 santrali kapattı. 2022 yılı sonuna kadar nükleer enerjiden tümüyle vazgeçilmesi konusunda karar alındı.
- İtalya'da nükleer santral kurulması konusu referanduma taşındı ve halkın %95'e yakını nükleere hayır dedi.
- İsviçre 3 yeni nükleer reaktör planını iptal etti ve 2034 yılına kadar nükleer santrallerini kapatacağını açıkladı.
- Kuveyt Başbakan yardımcısı Dr. Mohammad Al-Sabah elektrik üretmek amacıyla nükleer güce ve nükleer teknolojiye sahip olma isteklerinden vazgeçtiklerini açıkladı.
"Yenilenebilir enerji pahalı, nükleer enerji ucuz."
Söküm, atık ve çevresel maliyetler hesaplığında nükleer dünyanın en pahalı enerjisi.
Bugüne kadar nükleer endüstri sadece devlet desteğiyle ayakta durabildi. Devlet mekanizması içinde maliyetlerin bir kısmı saklanabildi. Bugün biyokütle, rüzgar, hidroelektrik enerjileri nükleer enerjiden çok daha ucuz. Güneş enerjisinin ise kısa bir zamanda nükleer enerjiden daha ucuz olması bekleniyor. Örneğin fotovoltaik enerji maliyetleri 2007-2012 arasında %75 oranında azaldı. Nükleer enerjinin ise devlet tekelleri ve teşvikleri ortadan kalktıkça gizlenen pahalı yüzü ortaya çıkıyor.
Türkiye'yi örnek alırsak, Rusya ile yapılan anlaşmaya göre üretilen her kilovatsaat elektrik için piyasa en az 12,5 USD/sent ödeyecek. Oysa bu rakam rüzgar ve hidroelektrik için 7 sent. Güneş enerjisi için ise 13 sent. Üstelik herhangi bir büyük çaplı kaza olursa masrafları kimin karşılayacağı belli değil dolayısıyla kaza maliyetleri hepimizi vergi olarak yüklenecek.
"Nükleer enerji, iklim değişikliğiyle mücadelede gereklidir."
Nükleer enerji karbon salımını azaltmıyor ve iklim değişikliğini engellemeye giden yolu tıkıyor. Sistem merkezi olarak yapılandırılmaya devam ediyor, bu da baz yükü santrallerine ihtiyacı artırıyor. Kısacası, daha fazla nükleer santral daha fazla kömür santrali demek. Oysa ihtiyacımız olan, yenilenebilir enerjiler, akıllı şebekeler ve enerji verimliliği.
Enerji sistemini bir kenara bırakıp 2030'da nükleer santrallerin kapasitesi iki katına çıkartıldığını varsaysak bile santraller karbon salımını engellemede pek etkili olmayacak çünkü genel salım miktarını sadece %5 oranında azaltabilecek. Oysa iklim değişikliğini geri dönülmez noktalara ulaşmadan durdurabilmek için çok daha büyük bir dönüşüme ihtiyacımız var.
Daha fazla bilgi için tıklayın.
Nükleer gerçekler
Nükleer enerji kirlidir!
Nükleer enerji bağımlıdır!
Nükleer enerji pahalıdır!
Dünyada nükleer endüstrinin durumu
Nükleer karşıtı Greenpeace eylemlerinden bazıları
Dünyadaki eylemlerden:
Türkiye'deki eylemlerden: