5 soruda COP24

Yorum ekle
Haber - 5 Aralık, 2018
Bu yıl Polonya’da düzenlenecek BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (UNFCCC) 24. Taraflar Konferansı (COP24), 2015 yılında imzalanan Paris Anlaşması’ndan sonra en kritik dönemeç olarak kabul ediliyor.

Bu toplantıda Paris Anlaşması’nın uygulanmasına dair Kurallar Kitabı’na karar verilmesi ve ülkelerin 2020 yılında yürürlüğe girecek ulusal iklim taahhütlerini güncelleyerek küresel iklim değişikliğinin geri dönüşü olmayan seviyeye gelmesini engelleme hedefine uygun olarak daha iddialı hale getirmeyi kabul etmeleri bekleniyor.

5 soruda COP24

1- COP24 neden kritik bir öneme sahip?

1992 yılında Rio’da imzaya açılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) 1994 yılında 196 ülke tarafından imzalanarak yürürlüğe girdi. İmzacı ülkeler bu tarihten itibaren her yıl düzenlenen Taraflar Konferansları’nda (COP) bir araya gelerek sözleşmenin uygulanmasını takip ediyor. Bu yıl 2 Aralık -14 Aralık tarihleri arasında Polonya Katowice’de  düzenlenecek 24. Taraflar Toplantısı (COP24), 2015 yılında imzalanan Paris Anlaşması’ndan sonra en önemli karar yeri olarak kabul ediliyor. Bu toplantıda Paris Anlaşması’nın uygulanmasına dair Kurallar Kitabı’na karar verilmesi ve ülkelerin 2020 yılında yürürlüğe girecek ulusal iklim hedeflerini güncelleyip daha iddialı hale getirmeyi kabul etmeleri bekleniyor.

Ülkelerin hali hazırdaki taahhütleri, Paris Anlaşması’nın küresel iklim değişikliğini 1,5 derecede tutma hedefini gerçekleştirmekten uzak. Bu taahhütlerle devam edildiğinde en iyi ihtimalle 3 derecelik bir değişim bizi bekliyor ve bu da gezegen için felaket anlamına gelebilir. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın konferanstan bir hafta önce yayınladığı Emisyon Açığı raporu (1) iklim değişikliğini 1,5 derecede tutmak için ülkelerin mevcut taahhütlerini beş katına çıkarmaları gerektiğinin altını çiziyor.

İnsanlar artık iklim değişikliği konusunda eylemsizlikten bıkmış durumda. Durumun aciliyeti her zamankinden daha aşikar. İklimi çoktan bir derece değişmiş bir gezegende yaşıyoruz ve maalesef bunun etkilerini her geçen gün daha da ağır bir şekilde yaşıyoruz. Bu gidişata bir an önce dur demek için Polonya’da hükümetlerin sergileyeceği tutum hayati önemde.

2- Türkiye’nin COP24’ten beklentisi nedir?

Türkiye’nin uzun yıllardır iklim müzakerelerindeki duruşu COP24’te de değişmiyor. Türkiye iklim değişikliği alanında tarihsel sorumluluğu olmadığı gerekçesiyle iklim finansmanına katkı veren gelişmiş ülkeler listesinden (EK1) çıkmak ve gelişmiş ülkelerin fon aktaracağı Yeşil İklim Fonu’ndan en azından emisyon azaltım çalışmaları için destek almak istiyor. Geçtiğimiz yıllardaki konferanslarda da dile getirilen bu talep bu sene konferans gündemine görüşülmek üzere resmi bir madde olarak eklendi.

Paris Anlaşması kapsamında gelişmiş ülkelerin finansal yardımı da emisyon azaltımları gibi gönüllü taahhütlere dayanıyor. Yani Türkiye’nin gelişmiş ülkeler listesinde (EK1) kalması fon aktarımını zorunlu kılmadığı gibi bu listeden çıkması da Yeşil İklim Fonu’na (2) erişimini garantilemeyecek.

3- Türkiye’nin Paris Anlaşması’na taraf olmak için ortaya koyduğu, EK-1 listesinden çıkma ve Yeşil İklim Fonu’ndan yararlanma talepleri konusunda Greenpeace’in görüşü nedir?

Biz de yeni iklim rejimi içindeki aktörlerin doğru bir şekilde sınıflandırılması gerektiğine inanıyor, tarihsel sorumluluğu daha fazla olan ülkelerin iklim değişikliği ile mücadelede daha hızlı ve iddialı şekilde hareket etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye hükümetinin de bu anlamda ekler sisteminin iyileştirilmesine dair yapıcı katkılar sağlayabileceğine inanıyoruz.

Öte yandan, Türkiye’nin COP24’e sadece Yeşil İklim Fonu talebiyle değil, kendi iklim taahhütlerini iyileştirme kapsamında yaklaşmasının önemli olduğuna inanıyoruz. Ankara’nın Paris Anlaşması’nı TBMM’de onaylayarak resmen taraf olması gerekiyor.  Türkiye bu yıl da Paris Anlaşması’nı onaylamazsa bu anlaşmayla ilgili görüşmelere sadece gözlemci statüsünde dahil olabilecek ve hiçbir karar mekanizması içinde yer alamayacak. Türkiye’nin anlaşmayı onaylayarak fosil yakıtlara dayalı enerji politikalarını değiştirmesi, halihazırda çok taraflı kalkınma bankaları, uluslararası yatırım bankaları ve finansal kuruluşların iklim finansmanı kredi ve hibelerinden en çok faydalanan ülkelerden biri olarak bu kaynaklara erişiminin devamını da sağlayacaktır.

Paris Anlaşması’nın bir an önce etkin bir biçimde uygulamaya konması ve hızlı sera gazı emisyonu azaltımı için acilen harekete geçilmesi gerekiyor.  Bu pek çok hayat kurtararak, geri dönüşü olmayacak maddi ve manevi kayıpları engelleyecektir. Türkiye bu konuda lider ülkelerden biri olma potansiyeline sahip. Ancak Türkiye sadece EK1 ülkesi olma durumunu gündemde tutarak Paris Anlaşması’nı onaylamayı ve zayıf iklim hedeflerini güncellemeyi erteliyor. İklim değişikliği ile mücadelenin istihdam, teknoloji ve sağlık açısından faydalarını ve Türkiye’nin yenilenebilir enerji alanındaki güçlü potansiyelini düşündüğümüzde bu, yalnızca iklim için değil, Türkiye açısından da oldukça zararlı bir yol.

4- Türkiye’den beklenti nedir?

Türkiye, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölgelerden biri olan Akdeniz havzasında yer alıyor. Ancak Türkiye, Paris Anlaşması kapsamında sunduğu iklim taahhüdünde iddialı bir emisyon azaltımı öngörmüyor. Türkiye’nin bir an önce Paris Anlaşması’nı onaylayarak bu tarihsel işbirliğinden kendini izole etmemesi, iklim taahhütlerini Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin ( IPCC) 1,5 Derece raporu (3) ışığında güncelleyerek kazanan tarafta yerini alması gerekiyor.

5- Küresel iklim değişikliğini sanayi öncesi dönemin 1,5 derece üstüyle sınırlı tutmak mümkün mü?

Mümkün. COP24, BM Hükümetlerarası İklim Paneli’nin (IPCC) büyük ses getiren 1,5 Derece raporundan sadece 2 ay sonra gerçekleşiyor. Küresel karar alıcıların talebiyle hazırlanan rapor, küresel iklim değişikliğini sanayi öncesi dönemin 1,5 derece üstüyle sınırlı tutmak için yapılması gerekenleri gözler önüne seriyor.

Rapor, küresel CO2 emisyonlarının 2030 yılına kadar yarıya inmesinin ve 2050 yılına kadar sıfırlanmasının zorunlu olduğuna işaret ediyor. Aksi takdirde küresel ısınmanın 2030-2052 yılları arasında 1,5 dereceyi geçmesi bekleniyor. Bu da gezegen üzerindeki yaşam için felaket demek. COP24’e bu açıdan hazırlıklı gelmeleri, Avrupa Birliği gibi uzun yıllardır iklim değişikliği konusunda öncülük eden ülke gruplarının iddialı hedeflerle diğer ülkelere örnek olmaları önemli.

(1)  https://www.unenvironment.org/resources/emissions-gap-report-2018
(2)  https://www.greenclimate.fund/home
(3)  http://www.ipcc.ch/report/sr15/