"Yarından Sonra"

Hollywood, iklim değişimi ve acı gerçekler

Haber - 28 Mayıs, 2004
Enerji Kampanyası Sorumlusu Özgür Gürbüz'den, "Yarından Sonra" filminin anlattıkları ve 'gerçek hayat'taki yarın üzerine.

"Yarından Sonra" filminin öngördüğü manzara

Son 50 yılın en kötü kışının ardından en sonunda baharı müjdeleyen güneş ve yağmurlar kendini gösterdi. Ama havaların yine eski tadı yok! Bir soğuk bir sıcak, bir yağmurlu bir kurak. Yine de boşuna kötünün de kötüsü var dememişler. Yarından Sonra (The Day After Tomorrow) filmini izledikten sonra halinize şükredeceksiniz. İklim değişikliği denen canavarın New York'a yaptıklarını gördükten sonra, "Sayın iklim canavarı, bize bahşettiğin bu havalardan dolayı sana minnetarız." deyip, Greenpeace'e Türkiye'de iklim değişikliğini durdurmak için gösterdiği çabalardan dolayı bağışta bulunacaksınız.

Hollywood, uzaylıların (Independence Day) ve Godzilla'nın New York'a ettiklerini az bulmuş olmalı ki, bu sefer de New York'u darmadağın etmek için iklim canavarını işbaşına çağırmış. Eğer bu film tutar, özellikle de Beyaz Saray'dakiler tarafından izlenirse, iklim değişimini durdurmak için hazırlanan Kyoto Protokolü'nün ABD tarafından baltalanması sona erebilir. Böylece sinemanın gücü de bir kez daha kanıtlanmış olur. Gereken kamuoyu desteği sağlanırsa, 125 milyon dolara malolan bu film, 2050 yılına gelindiğinde, dünyaya yılda 300 milyar dolara malolacağı tahmin edilen iklim değişikliğinin önüne geçecek. Filmin bu amacına ulaşması işin 125 dakikası var. (Zaten farkına varmışsınızdır ama istatistik meraklılarına filmin dakikasının 1 milyon dolara geldiğini hatırlatalım)

Son yıllarda gördüğümüz iyi örnekler gibi Yarından Sonra filmi de görsel efektleri ve doğru ayarlanmış temposuyla iyi bir "felaket" filmi örneği olacağa benzer. Ayrıca filmin ticari kanadında çalışanları da kutlamak lazım. İklim değişikliğinin, özellikle Pentagon raporuyla gündemin üst sıralarına oturduğu bir dönemde filmi gösterime sürme başarısını göstermek ya bir şans, ya da iyi bir stratejinin ürünü. Film yapımcılarının öne sürdüğü gibi filmin abartılardan çok gerçeğe yakın olduğu tartışılsa da, bu bize iyi bir planın ipuçlarını veriyor. Alman yönetmen Roland Emmerich, izleyicilere birçok bilimsel veriyi anlatmaya çalıştığını söylüyor. Filmin web sayfası, Şubat ayında yayınlanan ve iklim değişikliğinin milyonlarca insanın yaşamına neden olabilecek bir küresel felakete yol açabileceğini söyleyen Pentagon raporuna bağlantı sunuyor. İçinizi rahatlatmak için söylüyorum, iklim değişikliğinin bir numaralı doğa tehlikesi olduğu doğru olmakla beraber, Science dergisinde de belirtildiği gibi bir günde dünyayı buz çağına götürmeyeceği de biliniyor. Bu daha uzun bir zaman alacak! Yani, işimiz 125 dakikada bitmiyor, biraz daha uzun sürüyor. Ben bunun iyi bir haber olduğunu düşünüyorum.

Filmde olan biteni burada anlatıp tadınızı kaçırmak istemediğimden dolayı sizlere setin öte yanında olan bitenden bahsedeceğim. Özellikle de kırpılan kısımlardan. İktidara geldiği ilk günden beri iklim değişikliğini inkar eden George Bush'un tüm palavralarına hazırladığı raporla yanıt veren Pentagon'dan bir yetkilinin, Los Angeles'i 250 mil hızla vuran hortumun içinde, Bush tarafından boğazının sıkıldığı bölüm ne yazık ki yayınlanmıyor. Yine 30 kat karın altında kalan Manhattan'da Kyoto Protokolü'ne son imzayı koyan Mozambik Başbakanı'nın Bush'u kartopu yağmuruna tuttuğu iki dakikalık bölüm de Beyaz Saray'dan gelen baskılardan dolayı çıkartıldı; oysa ki ben çok eğlenmiştim! Ama iklim profesörünü oynayan Dennis Quaid'in kar botlarını giyip, New York'taki oğlunu kurtarmak için Washington DC'den yola çıktığı dokunaklı bölüme dokunulmamış. ABD Başkan Yardımcısı'nın dünyanın narin yapısına verdikleri zararları sonuçlarına katlanmadan onaracaklarını düşünmekle hata yaptıklarını söylediği ve halktan özür dilediği bölüm de görülmeye değer. Çevrecilerin yıllardır hayal ettikleri bu anı beyazperdede görmek birçoğunun gözyaşına boğulacağına bir işaret bence. Bildiğiniz gibi ABD, iklim değişikliğine neden olan sera gazlarının yüzde 25'ine neden olmasına rağmen, George Bush iktidara geldiğinden beri bu emisyonların azaltılmasını öngören Kyoto Protokolü'nü imzalamamakta direniyor.

Hollywood'un felaket filmlerini sevenler için bu film bir kaçmaz. Filmin 125 milyon dolarlık masrafını karşılayacağı şüphe götürmez gibi gözükse de,iklim değişikliğinin bu abartılmış resminin nasıl bir toplumsal tepki doğuracağını filmden sonra göreceğiz. İklim değişikliğinin en büyük çevre sorunlarından biri olduğunun Hollywood tarafından kabul edilmesi de önemli bir gelişme. Uzun uzadıya yazılmış raporları okumayı sevmeyen George W. Bush'un bu filmden nasıl bir sonuç çıkaracağı da bir başka merak konusu. Yönetmenliğini Roland Emmerich'in yaptığı, başrollerinde Denis Quaid, Jack Gyllenhaal ve Emmy Rossum'un oynadığı bu film abartılmış bir örnek olabilir; ama petrol ve kömür lobilerinin yönettiği, başrollerinde Bush, Powell ve Rumsfeld'in oynadığı iklim değişikliği bir gerçek!