Keskinoğlu’ndan cevap var!

Yorum ekle
Haber - 25 Ocak, 2017
2016 yılı Mayıs ayında başlattığımız Yutmayız kampanyasıyla, tavukçuluk sektörünü insan sağlığı ve çevreyi gözeten şartlarda üretim yapmaya teşvik etmeyi amaçladık.

Çözüm odaklı ve uzlaşmacı kampanya taleplerimiz tüm tavukçuluk sektörüne yönelikken sadece Keskinoğlu, kamuoyunun beklentilerine cevap vermek yerine “haksız rekabet” iddiasıyla Greenpeace’e dava açtı.

Haksız rekabetle gerekçelendirilen bu dava aslında halkın bilgi edinme hakkına karşı açıldı. Biz de bu bağlamda Keskinoğlu’na “Yutmadık, Soruyoruz” diyerek sorularımızı yönelttik ve kapalı kapılar ardındaki gerçeklerin ortaya çıkarılmasını talep ettik. 17 binden fazla kişi de imza kampanyasına katılarak Keskinoğlu’na sorularını yöneltti.

Davanın ilk duruşmasının görüleceği 26 Ocak 2017 tarihinden bir gün önce ise Keskinoğlu sessizliğini bozarak sorularımıza karşı bir cevap metni yayınladı. Bu cevap metni endüstrinin bugüne kadar kamuoyu önünde kabul etmediği “GDO’lu yem ithalatı” ve “tavukların A4 kağıdı kadar alanlarda yaşamlarını sürdürmek zorunda bırakıldıkları” iddialarının kabul edildiği bir itiraf metni olması açısından önem taşıyor. Buna karşılık “Ne kadar profilaktik kullanıldığı”, “Ne kadar GDO’lu soya ithalatı yapıldığı” veya “Ne kadar pestisit kullandığı” şeklindeki somut sorularımız ise yuvarlak cevaplarla geçiştirilirken gerçek rakamlar gizlenmeye devam edildi.

Her ne kadar endüstrinin kamuoyunun şeffaflık talebine sorularımızın bir kısmını yanıtlayarak karşılık vermesi olumlu bir adım olsa da uzun zamandır toplumun zihnini meşgul eden soru işaretlerinin tamamının açıklığa kavuşması ve Türkiye’deki milyonlarca ailenin sofraya huzurla oturabilmesi için “Yutmadık, Soruyoruz” demeye devam edeceğiz.

Keskinoğlu’nun verdiği yanıtları ve bu yanıtlara dair değerlendirmelerimiz aşağıda!

Keskinoğlu'ndan cevap var

Bizim sorumuz yukarıdaki profilaktiklerin ne miktarlarda kullanıldığına dair somut bir soru. Ancak Keskinoğlu’nun yanıtında rakam vermekten kaçındığı görülmektedir. Kamuoyu, bu soruların net cevaplarını, tavuklara ne kadar ilaç verildiğini merak etmektedir.

Keskinoğlu’nun “yukarıda ismi geçen ilaçların hiçbiri antibiyotik değildir” şeklindeki ifadesi ise hiç bir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Tavukçuluk endüstrisinde profilaktik olarak kullanımına izin verilen antikoksidiyallerin yarısı iyonofor grubu ilaçlardır ve bunlar bakanlıkça da tüm bilimsel literatürde de antibiyotik olarak tanımlanır.

Nitekim, Bakanlığın yayımladığı “Hayvan Beslemede Kullanılan Yem Katkı Maddeleri Hakkında Yönetmeliği”n 5. Maddesi 7. Fıkrası’nda “Koksidiyostatlar ve histomonostatlar dışında, antibiyotikler yem katkı maddesi olarak onaylanmaz” denilmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere Bakanlıkça antibiyotiklerin koksidiyostat olarak kullanılmasına  izin verilmektedir. 

Bu kapsamda, Bakanlıkça kullanımına izin verilen Lasalosid, Maduramisin, Monensin, Narasin, Salinomisin ve Semduramisin etken maddeli koksidiyostatlar iyonofor grubu antibiyotiklerdir.

Eğer tavukçuluk endüstrisi iyonofor grubu koksidiyostatların ve etken maddelerinin antibiyotik olmadığını iddia ediyorsa, o zaman Keskinoğlu ve tavukçuluk endüstrisi 5. Madde 7. Fıkra’nın “Antibiyotikler yem katkı maddesi olarak onaylanmaz” olarak kısaltılmasını talep etmeli.

Ancak bizim sorumuz ve kampanyamız sadece antibiyotiklerle sınırlı değildir. Greenpeace’in tavukçuluk endüstrisinden talebi, ister antibiyotik olsun ister sentetik olarak üretilsin, az yem ile çok et elde etmeyi amaçlayan tüm profilaktiklerin kullanımdan vazgeçilmesidir. Bu kapsamda biz Keskinoğlu’ndan toplam ne miktarda profilaktik kullanıldığını öğrenmek istiyoruz, bu sorumuz maalesef henüz yanıt bulmadı.

Keskinoğlu'ndan cevap var

Öncelikle bu açıklama genetiği değiştirilmiş soya ithalatı yapıldığının itirafı niteliğinde olması açısından büyük önem taşıyor. Ancak burada sorumuz ne kadar soya ithal edildiği ve bunun ne kadarının GDO’lu olduğuna dairken, bu konuyla ilgili hiçbir rakam sunulmuyor. Kamuoyunun özellikle hasssas olduğu GDO konusunda daha şeffaf bir yanıt verilmesi bu konudaki soru işaretlerini giderilmesi bakımından önem taşımaktadır.

Keskinoğlu'ndan cevap var

Bizim sorumuz tavuk ürünlerindeki olası pestisit kalıntılarına değil, yem hammaddesi olarak kullanılan ürünlerin üretiminde kullanılan pestisit miktarlarına dairdir. Tavukçuluk da dahil olmak üzere bütün hayvancılık endüstrisi tedarik zincirindeki uygulamaların tamamından sorumludur. Bu nedenle sorumuz Keskinoğlu’nun yemlerinde kullandığı soya, mısır, arpa, buğday vb. ürünlerin yetiştirilmesinde kullanılan pestisitleri kapsamaktadır ve bu yanıyla da verilen cevap tatmin edici olmaktan tamamen uzaktır.


Keskinoğlu'ndan cevap var

Atık yönetimi konusunda şeffaf davranıp sorumuza net bir yanıt verilmesini takdirle karşılasak da biz Keskinoğlu’na üretim yapan tüm taşeron çiftliklerde oluşan atık miktarını sormaktayız. Zira tavuk şirketleri tüm tedarik zincirinden, dolayısıyla da kendisine üretim yapan çiftliklerden de sorumlu olmak zorundadır. Entansif üretim yapılan söz konusu çiftliklerde sürekli ilaç katkılı yemlerle beslenen tavukların dışkılarının organik gübre olarak kullanılması ise mümkün değildir.


Keskinoğlu'ndan cevap var

Bu soruya verilen yanıt da tavukların tüm yaşamlarını bir A4 kağıdından büyük olmayan alanlarda geçirdikleri yönündeki iddiamızın haklılığını ortaya koyması açısından önem taşıyor. Zira metrekarede 16 tavuğun bulunması zaten tavuk başına A4 kağıdı kadar (0,062 ) alan düşmesi anlamına gelmektedir. Keskinoğlu verdiği bu yanıtla hayvanlara yaşatılan eziyeti de açık sözlülükle kamuoyuna açıklamış oluyor.