Finlandiya'nın Helsinki kentinde Shell'e karşı eyleme katılan Deniz Güman'a Greenpeace eyleminin amacını ve neler yaşadığını sorduk. Şimdi sözü Deniz'e bırakıyoruz.

Shell'i durdur

Helsinki'de katıldığın eylemin amacı neydi?

Dünyanın en büyük petrol şirketlerinden Shell, dünyanın el değmemiş bakir bölgelerinden biri olan Kuzey Kutbu'nda petrol aramak ve çıkarmak istiyor. Bu plan dahilinde Shell'in operasyonlarını yapabilmesi için gelişmiş ve iyi durumda olan buzkıranlara ihtiyacı var -ki bunlar Finlandiya Hükümeti'nin elinde. Kış aylarında Finlandiya limanlarının açık denizle irtibatını sağlayan bu buzkıranlardan 2 tanesi yaz ayları için Shell'e kiralanmış durumda. Bu gemiler iyi donanımlı ve çok tecrübeli denizcilerden oluşuyor ama böyle bir operasyonda olası bir kaza sonrasında yeterli donanımları yok ve mürettebat bu konuda tecrübeli değil. Eylemin amacı bu buzkıranlardan biri olan Nordica'nın limandan ayrılmasını engellemekti.

İklim değişikliği nedeniyle, bilinen dünya tarihinde Kuzey Kutbu'ndaki buzlar ilk defa bu kadar çok erimiş durumda. Buzların erimesi kutup ayılarının ve diğer buzda yaşayan canlıların evlerini kaybetmesine yol açıyor ve iklim dengesi için çok önemli bir ekosistem yok oluyor. Öte yandan da bu erime sonucu ortaya çıkan yeni alanlar petrol şirketleri için yeni petrol yatakları, yani kar demek oluyor.

Shell'in bu bakir topraklara girmesi, zaman içinde diğer petrol şirketlerinin de buraya girmesine neden olacak. Hava şartları nedeniyle Shell'in bu operasyonu yapabilmek için sadece 2,5 aylık zamanı var. Olası bir petrol kazasına müdahale edecek doğru düzgün bir planları yok. Bir örnek vermek gerekirse endüstrinin çok gelişmiş olduğu Meksika Körfezi'nde 2010 yılında olan Deepwater Horizon kazası sonrası denize dökülen petrolün sadece %3'ü toplanabildi. Kaza sonrası aylar boyunca binlerce gönüllü ve birçok teknik ekip bu konuda çalışmıştı. Kısacası denize sızmış olan petrolün hala %97si denizde. Şu anda Shell'in petrol çalışması yapmayı planladığı, Alaska'nın kutup dairesi tarafında yer alan Bofor ve Çukçi Denizi ise endüstrileşmiş topraklardan çok uzakta ve olası bir kaza sonrası buraya müdahale edecek bir ekip bulunmuyor.

Deniz Güman Eylemde

Toplam kaç eylemci katıldı?

Başta İskandinavya ülkeleri olmak üzere Güney Amerika'dan Türkiye'ye kadar 16 ülkeden 50'ye yakın eylemci katıldı.

Eylem ne kadar sürdü ve ne tür güçlüklerle karşılaştın?

Daha uzun süre geminin hareketini geciktirmek hedefleniyordu ancak eylem yaklaşık 12 saat sürebildi. Polis çok kararlı bir şekilde, gemiyi gerçek anlamıyla parçalamak pahasına eylemcileri gemiden söküp aldı. Öyle ki geminin korkuluklarından sökemedikleri kolları kelepçeli eylemcileri, geminin korkuluklarını keserek söküp aldılar. Gemi üzerindeki vinçlere tırmanan eylemcileri diğer vinçlerle oldukları yerden aldılar. Eylem bir süre sonra büyümeye başlayınca liman trafiğini kontrol altına alıp diğer eylemcilerin sahaya girmesini engellediler.

Yeni medyanın eylem sırasında sağladığı avantajlar oldu mu?

Eskiden eylem yapılırken bunu medyaya doğru bir şekilde ulaştırmak bazen sorun oluyordu. Mesela diyorduk ki 'şu kadar eylemci şuraya tırmandı, pankart açtı.' Ama tırmanmanın ve pankart açmanın ne demek olduğunu anlatabilmek gerçekten zordu. Oysa şimdi kafa kameralarıyla herkes internet üzerinden canlı olarak neler olduğunu izleyebiliyor. Yaptığımız eylemler meşru ve gizleyecek bir şeyimiz yok. Bunları anı anına paylaşmak şeffaflık adına önemli diye düşünüyorum. Önemli olan, sanal yoldan eylem yapmaktan çok yapılan eylemi sanal yolların avantajlarını kullanarak yaymak. Greenpeace Finlandiya bu teknolojiyi çok iyi kullandı. Eylem sırasında web sitesinden eylemcilerin ne yaptığını izleyebiliyordunuz.

Türkiye'deki eylemlerle kıyasladığında ne tür farklar gördün? Türkiye'de polis veya güvenlik daha sert mi davranıyor?

Ben şirket güvenliği görmedim. Duyduğum kadarıyla kimse de zorluk çıkarmamış. Eylemde bot kullanıyordum ve doğrudan sahil güvenlik ve deniz polisiyle muhatap oldum. Finliler genel olarak sakin insanlar olmasına karşın deniz polisiyle yaptığımız ufak kovalamaca sonrası polis biraz gerildi. Beni gözaltına alırken verdiği tepkileri görünce içimden dedim ki 'şimdi yedik ayvayı'. Ancak gözaltı sürecinde polisin davranışı hiç alışkın olmadığım kadar nazik ve hepsinden önemlisi dürüsttü.

En başından başlayayım; eylem yapacağımız gemiye doğru giderken sahil güvenlik ve deniz polisi bizi çevreledi ve müdahale etmeden takip edip gözlemlemeye başladı. Bence eylem yapacağımızı bal gibi anladılar ama ellerinde delil olmadığından olsa gerek biz eyleme başlayana kadar müdahale etmediler. Benim için ilk şaşkınlık burada başladı.

Ne zaman geminin üzerine STOP SHELL (Shell'i Durdur) yazmaya başladık, o zaman müdahale etmeye kalktılar. Sonunda beni botun içinden çekip aldıktan sonra yüzüstü yatırdılar. Güvenliğin sırtıma dizini dayayıp, beni kelepçeledikten sonra bile 'acımıyor değil mi?' diye sorması ikinci şaşkınlığımı yaşattı.

Sonrasında savcılığa kadar giden her süreçte bilgi verilmesi, talep etmediğim halde Türkçe çevirmenin ifade boyunca hazır edilmesi, ifade alırken polisin kesinlikle yönlendirici ve suçlayıcı tavırlardan uzak durması, gerçekten polis ve savcının ne demek olduğunu anlamama çok yardımcı oldu. Türkiye'de polis genellikle size suçluymuş gibi davranır ve her şey açık ve ortada olduğu halde sürekli farklı sorularla sizi farklı yöne ittirmeye çalışır. Adı 'gözaltı' olmasına karşın polise gittiyseniz otomatikman suçlusunuzdur -ki buna karar verecek yapıysa bilindiği üzere savcılıktır. Polisin işi delil toplamaktır.

Eylem amacına ulaştı mı?

Greenpeace'in "Save The Arctic" (Kuzey Kutbu'nu Kurtar) kampanyası yıllardır devam ediyor. Biz geminin ayrılmasını geciktirdik ve gemi yoldayken sırasıyla İsveç, sonra Almanya ofisleri eylem yaptı. Geminin yolu birkaç gün uzatılmış oldu. Gemi şu anda Panama'ya doğru gidiyor ama her günlük gecikme Shell için ciddi maaliyet demek. Bu operasyon için sadece 2,5 ayları var. Çok büyük bir eylem olmasına karşın basının pek de sesi çıkmıyor. Bu üzücü bir durum.

Eylemle ilgili en güzel ve en kötü anını paylaşır mısın?

Çıkardığım iki ders oldu. Ben bir denizciyim ve güvenlik en önemli noktalardan beri. Her yıl binlerce deniz mili yol yapıyorum. Açıkçası şimdiye kadar ciddi bir olay yaşamadım. Eylem heyecanından olsa gerek, hazırlık aşamasında çok minik bir hata yaptım ve bu da sahil güvenliğin beni biraz daha çabuk paketlemesine yol açtı. Botu hazırlarken su dolduğunda suyun boşalmasına yardımcı olan frengi deliklerini açmayı unutmuşum. Bu da botun kovalamaca sırasında hızla su almasına, dolayısıyla ağırlaşmasına ve hantallaştığım için daha çabuk yakalanmama neden oldu. Doğrudan güvenlikle alakalı olmasa da her zaman her şeyi eksiksiz kontrol etmek gerekiyor. Bu hayati bir durum değildi ama olabilirdi de.

İkinci ders bottaki diğer arkadaşım hakkında. O da tecrübeli bir eylemci ve bu eyleme Macaristan'dan geldi. Eylem öncesi kolunda bir sakatlık vardı. Eylem sırasında botun sert hareketleri sırasında boş bulunmuş olmalı ki kolu kırıldı. Amacımız geminin limandan ayrılmasını engellemekti, sakatlandığınızda kimseye bir faydanız olmuyor. Açıkcası botu kullanan kişi olarak kendimi biraz suçlu hissettim. Bu şişme bot dediğimiz aletler, esasında sert denizlerde veya bu tip hareketli zamanlarda çok tehlikeli olabiliyor. Yani dışarıdan göründüğü gibi değil.

Bu yazıyı okuyan eylemcilere ilham verecek ne gibi önerilerin olur?

Eylem yapmak her zaman güzel bir duygu. Özellikle birbirini tanımayan onlarca insanın ortak bir amaç için bir araya gelip birbirine güvenmesi, bu kadar farklı kültürlerin barışcıl bir şekilde, birbiriyle uyumlu hareket etmesi çok güzel. Bence ilham olabilecek şey herkesin kendi doğrusunun peşinden gitmesi olabilir. Açıkcası kimseye ilham olmak istemem. Herkesin içinde bu duygunun olduğuna inanıyorum. Herkes kendi ilham kaynağını kendinde bulabilir. Bunun için kimseye ihtiyaç yok. Sadece isteyin ve yapın.

Gözaltında ne kadar süre geçirdin, nelerle karşılaştın?

Finlandiya'da polis beni gözaltına aldıktan sonra süreçle ilgili bilgi verdi. 'Şimdi şu maddeden dolayı gözaltındasın', 'şimdi ifadeniz alınacak ve size suçlamaları okuyacağım', 'haklarınız bunlardır', 'şu aşamadan sonra istediğiniz bir kişiyi arayabilirsiniz' gibi. Alışkın olmadığım nazik ve net tavırlarıyla kendimi insan gibi hissettim. Yasal süre 24 saatti ve yaklaşık 17 saat sonra beni ve ekibimi serbest bıraktılar.

Tek sorun hücrelerdi. Çok klostrofobikti. Normalde bir rahatsızlılığım yok ama biraz kötü hissettim. Sabah kahvaltısı getirdiklerinde suratım biraz beyazlamış olmalı ki polis bana iyi olup olmadığımı sordu. Hemen bir hemşire çağırdı. Nabzım, tansiyonum, ateşim ölçüldü. Sonradan öğrendim ki bu gözaltı merkezinde sürekli olarak iki doktor ve iki hemşire görev başındaymış. Şahsi kanaatim şu ki; başka ülkelerin gelişmişlik değerleri örnek alınırken bu tip insani davranışlardan da örnek alınması gerekiyor.

Kendini tanıtır mısın? Kaç yaşındasın, ne tür eylemlere katıldın?

39 yaşındayım. İlk defa 21 yaşımda nükleer karşıtı hareketle beraber eylemlere katılmaya başladım. Sonrasında şu anda sayısını hatırlayamadığım kere eyleme, gösteriye katıldım. Defalarca gözaltına alındım ve hiç ceza almadım. Sanırım doğru yoldayım diye düşünürken bu son Helsinki Limanı'ndaki eylemde liman içinde aşırı hız yapmaktan ve dur ihtarına uymamaktan 500 Euro ceza yedim. Bir üst mahkemeye gidecek diye umuyorum. Ben denizcilik kurallarına çok uyarım, o yüzden bu ceza biraz ironik oldu.

İçimdeki bir duygu beni sürekli olarak yanlışın bir parçası olmamaya doğru itiyor. Tırmanış da yaptım, gizlice tesislere girip numune de aldım. Savaş karşıtlığından, nükleer karşıtı ve temiz enerji kampanyalarına kadar birçok çalışma içinde yer aldım.

Kendimce barşçıl bir dünya hayal ediyorum. Bu mesajı yazarken enerjimi kendi evimdeki güneş paneli ve rüzgar türbininden sağlıyorum. Yıllardır elektrik faturası ödemediğimden petrole ihtiyacım olmadığını biliyorum. Benim (ve sizlerin de) sağlıklı bir şekilde yaşamak için Kuzey Kutbu'ndaki buzların erimesine, kömür çıkartılmasına, Irak'taki petrol savaşlarına ihtiyacımız yok. Tek motivasyonum bu esasında. Doğada gerçekten her şey var ve doğru kullanabildiğimizde herkese yetecek. Yeter ki biz doğayı bir kaynak olarak değil, yaşamımızın bir parçası olarak görelim.

Harekete geç!

Çevre suçlarıyla mücadele etmek için Greenpeace'e katıl.