Gezi (hukuken de) bizim!

28 Mayıs'tan bu yana süren Gezi Parkı'ndaki dayanışmanın hukuken kazanımı 6. İdare Mahkemesi'nin Gezi Parkı'na müdahaleyi öngören Taksim Yayalaştırma Projesİ hakkında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın kararının iptal edilmesi oldu.

Her ne kadar, idarenin karara itiraz yolları mevcut olsa da kararın anlamı bizler için büyük. Karar, hem modern şehircilik planlarına, çevresel etkilere hem de halkın, sivil toplum kuruluşlarının, meslek odalarının, ilgili kurum ve kuruluşlarının karar süreçlerine katılımına atıf yapıyor.

Yargı sürecinde neler yaşandı?

Taksim Dayanışması henüz 28 Mayıs'ta Gezi Parkı'nda dayanışmanın başlamasından önce Taksim'in yayalaştırması projesine karşı hukuki süreci başlatmıştı. Buna karşın henüz bir yürütmeyi durdurma kararı bulunmadığından inşaat araçlarının Gezi Parkı'na girmesi üzerine, sivil direniş başlamış ve bununla birlikte on binlerce insanın maruz kalacağı polis şiddeti de arkasından gelmişti.

31 Mayıs tarihinde ise İstanbul 6. İdare Mahkemesi tarafından, idarenin savunması alınıncaya kadar geri dönülemez zararların önlenmesi için projeye ilişkin yürütmeyi durdurma kararı verilmişti.

Yürütmeyi durdurma kararı ile fiilen projenin durdurulmasına karşın hükümet, Gezi Parkı'nın boşaltılmasını ve halkın kamusal alanı parka girmesini engelledi ve şiddet kullanarak parktan halkı çıkardı.

Bir yanda hukuk mücadelesi devam ederken öte yandan hem devletin çevreyi talan etmeye odaklanan politikalarına hem de polis şiddetine karşı halkın mücadelesi devam etti.

Yaşanan son süreçte ise idarenin yürütmeyi durdurma kararına idare tarafından yapılan itiraza istinaden 6. İdare Mahkemesi vermiş olduğu kararda 1. İdare Mahkemesi'nin vermiş olduğu kararı dayanak gösterdi. Bu kararda gördük ki Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Taksim'in Yayalaştırma Projesi hakkındaki kararı iptal edilmişti.

Mahkeme kararı ne diyor?

İmar planlarında yapılan değişikliklerin, hükümet tarafından kararı alınan plan ve projelerin çevreye olan etkilerinin gereken özenle araştırılmaması, halkın katılımının sağlanmaması mahkeme kararına yansıyan gerekçeler oldu.

İptal kararında açıkça, ilgili meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, koruma alanı içinde yaşayan hane halkları ile bu alanda faaliyet gösteren işyeri sahipleriyle etkilenen hemşehrilerin katılımının sağlanması projeler için bir gereklilik olarak tespit edildi.

Mahkemenin bu karara sadece halkın değil aynı zamanda alanda mücadele eden sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, üniversiteler ve ilgili kuruluşların görüşlerinin alınması şartı, birlikte mücadele etmenin bir diğer önemli kazanım olduğunu ifade ediyor bizler için.

İdare Mahkemesi tarafından verilen ret kararına karşın herhangi bir yasal dayanağı olmaksızın, polisin Gezi Parkı'nda kalmaya devam etmesi ve halkın parka girişinin engellenmesi ise kişilerin anayasal haklarının ihlali olarak kayda geçmelidir.

Gezi (hukuken de) bizim!

Halkın katılımı

Halkın karar süreçlerine etkin katılımı, devletin gerçekleştireceği ve çevresel etkileri olan her proje için elzemdir. Bu katılımın güvence altına alınması için ise iç hukukta ve uluslararası alanda hukuksal araçların sağlanması devletin yükümlülüğüdür.

Gezi Parkı'nı savunurken, Başbakan tarafından Belediye Kanunu'nun 15. Maddesi uyarınca plebisit çağrısı yapıldı. Bu çağrı, kamuoyuna Gezi Parkı'nda halk oylaması olarak yansıdı. Halkın karar alım süreçlerine etkin katılımını öngören bir mekanizma, elbette bu dayanışmanın hedeflerinden biridir. Ancak halkın katılımının bağlayıcı, etkin olarak gerçekleştirilmesi için gerekli enstrüman bağlayıcılığı olmayan bir kamuoyu araştırması değildir. Belediye Kanunu'na göre gerçekleştirilecek plebisit, bir nevi kamuoyu araştırması olup, mahkeme kararını aşamayacak, bağlayıcı olmayan bir yöntemdir.

Greenpeace'in daha önce de hükümete çağrıda bulunduğu üzere, halkın etkili katılımının güvence altına alınmasını sağlayacak en önemli araçlardan biri, uluslararası bir sözleşme olan ve halihazırda 46 ülkenin taraf olduğu ve;

  • halkın zamanında ve doğru bilgilendirilmesini,
  • halkın etkin olarak karar alım süreçlerine katılımını,
  • idarenin vereceği her türlü karara karşı halkın adalete erişim hakkını,

güvence altına alan, Aarhus Sözleşmesi'ne taraf olunmasıdır.

Gezi Parkı dayanışmasının getirdiği, hem hukuksal olarak çevre hakkının yeniden tanımlanması hem de halkın katılımının sağlanmasına dair kazanımların sürdürülebilirliği ve daha fazlası için mücadele devam edeceğiz.