Trafikte bisiklete giriş

Fotoğraf: Muhsin Akgün / Radikal

Yaşadığımız yerde bir noktadan başka bir noktaya ne sürede ulaşacağımızı öngörmenin ne kadar zor olabileceğini hepimiz biliriz. Özellikle büyük şehirlerde trafiği etkileyen onlarca durum varken çoğunlukla kendimizi kaderin kollarına teslim edip, erkenden yola çıkmamıza rağmen genelde geç kalırız.

Çünkü trafik, her zaman önceden kestiremeyeceğimiz bir sebeple tıkanma tehdidi altındadır. Yağmur, iş çıkışı, bir semt pazarı, konser, futbol maçı, bayram sonu, miting gibi etmenleri hesaplayarak hareket edebiliriz belki ama yol inşaatı, çöp kamyonu, trafik kazası veya hatalı park eden araçların çekilmesi gibi olaylar bizim için raslantının sınırındadır. Trafiğin canı isterse tıkanır, ille de görünür bir sebep bulmak zorunda hissetmez kendini.

İkiden fazla tekerleği olan araçlar bu sıkıntılara karşı savunmasızlar tabii. Ama bizim konumuzun dışında bütün bunlar, çünkü altımızdaki şeytan arabasıyla en ince geçitten geçebilir, çalışan bir çöp kamyonunun yanından süzülüp, toplanmakta olan bir semt pazarını arkamızda bırakabiliriz rahatça. Hem istediğimiz yere istediğimiz zamanda ulaşabilmemizi, hem gündelik hayatta kaslarımızı kullanıp kan dolaşımını açmayı, hem de yol parasını cebimizde tutabilmemizi sağlıyor bisiklet.

İyi ama...

Şehirde bisiklet çok kullanışlı, ama kullanımı bir o kadar ürkütücü. Trafikten neredeyse hiç etkilenmeden gündelik mesafeleri katedebilmemize rağmen, olumsuz yönleri ve tehlikeleri çoğumuz için heves kırıcı. İstanbul veya Ankara gibi bir kentin trafiğine bir şekilde alışmış olmayanlar için ise dehşet verici olduğu kesin.

Türkiye'nin çoğu kenti bisikletçiler düşünülerek tasarlanmadığından, Avrupalı emsallerimize göre daha karmaşık yetenekler geliştirmek zorunda kalıyoruz. Motorlu araçların davranış kalıplarını biraz öğrendikten sonra daha rahat basıyor insan pedala. Bisiklet yolları yaygın olmadığından park etmiş bir arabanın kapısının açılmasıyla ilgili önseziler, otomobilin ön tekerleğini veya direksiyonun hareketini izlemek gibi meziyetler ediniyoruz. Sürücüler dönerken sinyal verseydi bundan mahrum kalacaktık.

Bunlara dikkat

İlgili kanun ve yönetmeliklerde bisikletin yerine baktığımızda çoğu zaman (bisiklet yolu bulunmadığında) trafiğin sağ şeridinde, ikiden fazla bisiklet yanyana gelmeden, birden fazla yolcu taşımadan, tehlikeli hareketler ve izinsiz akrobasi yapmadan, motorlu araçlara asılmadan, geceleri ışıklarımızı yakarak, en az bir elimizle ön ve arka freni düzgün çalışan taşıtımızı sürmemiz gerektiğini görüyoruz.

Yani şeridin kenarından giderek kendimizi tehlikeye atmamıza gerek yok. Bizi sollayan arabaların da en az bir buçuk metre güvenlik mesafesi bırakmaları gerekiyor, tabii bunu kimse kendiliğinden yapmadığı için şeridimize sahip çıkıp, trafikteki yerimizi dişimizle tırnağımızla kazanmamız şart.

Yola çıkmadan biraz ısınma hareketi yapıp, vardığımızda güzelce gerinmek birçok sakatlanmayı önleyecektir. Egzozdan sakınmak adına ana caddelerden kaçınıp, gerektiğinde nefesimizi tutmaya alışmalıyız. Kask kullanımı bisikletçiler için zorunlu değil, ama hayat kurtarmasının dışında sürücülerin bizi kaskla daha ciddiye aldıkları kesin.

Trafikte en çok görünür olmaya dikkat etmeliyiz, geceleri ön ve arka ışıkları yakmazsak oluşacak bir tehlikede kendimizden başka kimseyi suçlayamayız, ama göründüğümüzden eminsek yanımızdan hızla geçen araçların korkunç gürültüleri artık bizi korkutamaz.

Soru ve önerileriniz için twitter kullanıcı ismim: jameshardrock