İklim değişikliği, gezegenimizin karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biri. Bu mücadelenin önemli duraklarından biri de her yıl düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansları, yani bilinen adıyla COP’lar (Conference of the Parties). 2026 yılında gerçekleşecek 31. Taraflar Toplantısı’na (COP31) Türkiye ev sahipliği yapacak. 

COP Nedir?

COP (Conference of the Parties), yani Taraflar Konferansı, Birleşmiş Milletler’in 1992 yılında kabul ettiği İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi uyarınca her yıl düzenlenen küresel bir iklim zirvesi. Bu toplantıların amacı, dünyanın neredeyse tüm ülkelerini bir araya getirerek iklim krizine karşı ortak çözümler geliştirmek. 

İlk COP, 1995 yılında Almanya’nın Berlin kentinde yapıldı. O günden bu yana her yıl farklı bir ülkede toplanan COP zirveleri, devletlerin sera gazı emisyonlarını azaltma, iklim finansmanını artırma ve iklim adaletini sağlama konularında müzakere yürüttüğü en önemli uluslararası platform oldu. 

1997’de Kyoto Protokolü ve 2015’te Paris Anlaşması gibi dönüm noktası sayılan kararlar da bu süreçlerin sonucunda ortaya çıktı. COP toplantıları bugün hâlâ, ülkelerin iklim hedeflerini güncellediği, bilimsel veriler ışığında yeni taahhütlerde bulunduğu ve gezegenin geleceğini şekillendiren en büyük diplomatik buluşma olma özelliğini koruyor.

Türkiye’nin ev sahipliği yapacağı COP31 İklim Zirvesinden ne beklemeliyiz?

Türkiye’nin 2026’da COP31’e ev sahipliği yapacak olması hem büyük bir fırsat hem de önemli sorumlulukları beraberinde getiriyor. Zirvenin gündemi COP30’da alınan kararlara da bağlı olarak yapılan görüşmeler sonrasında belli olacak. Ancak COP31’in muhtemel gündemi içerisinde şunlar bekleniyor: 

  • Küresel Sera Gazı Emisyonlarının Azaltılması: Ülkelerin bu yıl sundukları Ulusal Katkı Beyanları’nın (NDC) güçlendirilmesi ve daha iddialı hedefler belirlenmesi.
  • İklim Finansmanı: Gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum çabalarını desteklemek için finansman mekanizmalarının güçlendirilmesi ve uygulanması.
  • Uyum ve Dayanıklılık: İklim değişikliğinin kuraklık, sel, aşırı hava olayları gibi etkileriyle başa çıkmak için uyum stratejileri ve altyapı projeleri ve bunların finansmanı.
  • Kayıp ve Hasar Fonu: Özellikle iklim değişikliğinin etkilerinden en çok zarar gören ancak tarihi sorumluluğu en az olan ülkeler için “kayıp ve hasar” mekanizmalarının etkin bir şekilde işler hale getirilmesi. 
  • Adil Geçiş: Fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçiş sürecinde işçilerin, toplulukların ve ekonomilerin desteklenmesi, kimsenin geride bırakılmaması için politikaların geliştirilmesi

Türkiye için fırsatlar ve sorumluluklar

COP31’e ev sahipliği yapmak bir dizi fırsatı beraberinde getiriyor. Türkiye, iklim diplomasisinde aktif bir rol oynayarak küresel iklim eylemine öncülük etme fırsatına sahip olabilir. Zirve, Türkiye’nin kendi iklim hedeflerini yükseltmesi, yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırması ve yeşil ekonomiye geçişi teşvik etmesi için güçlü bir ivme sağlayabilir. İklim değişikliğiyle mücadele için gerekli olan teknoloji ve finansmana erişim konusunda yeni kapılar açılabilir. Sivil toplum kuruluşları için iklim gündemini daha geniş kitlelere ulaştırma ve politika yapım süreçlerine etki etme açısından önemli bir platform olabilir. 

Ancak diğer yandan, COP31’e ev sahipliği yapmanın iklim ve enerji politikaları ve daralan sivil alan nedeniyle beraberinde getirdiği cevaplanması gereken sorular da olacak. Türkiye’nin 2035 iklim hedefi sera gazı salımlarının artışını öngörüyor, fosil yakıtlardan bir çıkış taahhüdü vermiyor. Bunun yanında Enerji Bakanlığı tarafından birkaç ay önce yeni ve eski kömürlü termik santraller için alım garantisi ve teşvikler ile ilgili açıklama yapıldı. Bu gelişmeler küresel 1.5°C hedefi ve Türkiye’nin 2053 net-sıfır hedefi ile uyuşmuyor. COP’lar iklim müzakereleri yanında büyük bir sivil toplum eylemliliğinin de olduğu zirveler. Türkiye’de gün geçtikçe daralan sivil alan göz önünde bulundurulduğunda, zirve öncesinde, sırasında ve sonrasında sivil toplum ile  hak savunucularının taleplerini dillendirdikleri eylem ve çalışmaları yapmaları için güvenli, açık ve katılımcı bir ortam sağlanıp sağlanmayacağı da bir soru olarak ortaya çıkıyor. 

Greenpeace olarak ne istiyoruz?

Gezegen on yıllardır verdiği uyarıyı her yıl daha yüksek perdeden yenilerken COP31, Türkiye’nin iklim politikaları için bir dönüm noktası olabilir. Greenpeace olarak COP31’in Türkiye’de sadece bir toplantı olmaktan öteye geçmesini ve gerçek bir değişimin başlangıcı olmasını istiyoruz. Taleplerimiz net:

  • 1.5°C Hedefiyle Uyumlu, Güçlü Bir NDC: Türkiye, iddialı bir iklim hedefiyle emisyonlarını bugünden itibaren azaltmayı taahhüt etmeli. 
  • Kömürden Adil Çıkış: Yeni kömür yatırımlarını sonlandırarak adil dönüşüm ilkelerine dayalı bir kömürden çıkış stratejisi hazırlamalı. 
  • Adil Yenilenebilir Enerji Yatırımları: Yenilenebilir enerji yatırımları doğa ve toplumsal adaletle uyumlu biçimde yapılmalı; enerji tasarrufu ile verimliliğini artırılmalı. 
  • Güçlü Adaptasyon Politikaları: İklim değişikliğinin etkilerine karşı uyumu ve dayanıklılığı artıracak adaptasyon politikaları güçlendirilmeli ve uygulamaları hızlıca hayata geçirilmeli. 
  • Güçlü Bir Sivil Toplum Katılımı: Demokratik bir hukuk devleti olarak iklim politikaları dahil olmak üzere tüm politika alanlarının katılımcılık ve şeffaflık zeminlerinde şekillenmesi sağlanmalı. 

Greenpeace’in bağımsız ve cesur kampanyalar yürütmesini sağlayan tek güç sensin. Bağışınla sesimizi daha güçlü kıl, dünyanın geleceğine birlikte yön verelim!

Senin desteğinle daha güçlü, daha etkili ve daha cesuruz. Şimdi bize katıl!

Bağış Formu Yükleniyor…