Nesillerdir anılarda ve fotoğraflarda kalmış bir İstanbul’a özlem duyuyoruz. “Biz gençliğimizde buradan denize girerdik” denilen sahillerde değil denize girmeyi hayal etmek, bir yürüyüş yapabilmek bile hayal olmaya başladı. “Buralar hep dutluktu” denilen arazilerde kuş cıvıltıları inşaat gürültüsünden duyulamaz oldu. İstanbul geri dönüşsüz tahribatlara neden olacak projelerle her geçen gün iklim krizine karşı daha kırılgan hale gelirken, İstanbullu artık nefes almakta zorlanıyor. İstanbul’da iklim krizine karşı kırılgan gruplar, daha da kırılgan hale geliyor.
Eğer Kanal İstanbul projesi hayata geçerse, proje güzergahındaki 2 barajla birlikte tarım alanları da yok olacak. Değişen iklim koşulları ile dünyayı bekleyen su ve gıda krizi karşısında 16 milyonu sıkıştırdığımız İstanbul’da adaletsizlik artacak. Artan gıda fiyatları ve suya kısıtlı erişim karşısında kırılgan kesimler daha da dezavantajlı bir konuma gelecek.
15 Milyar dolara mal olması beklenen projeye ayrılan bütçe ile aslında İstanbul’un karbon ayakizi azaltılabilir, şehir iklim krizine karşı dayanıklı hale getirilebilir; şehirde farklı kesimlerin hayat kaliteleri arasındaki uçurumlar kapanabilir.
Bu 15 milyar dolar Kanal İstanbul projesi yerine şehrin adil dönüşümü ve yeşil iyileşmesi için ayrılan bir fon olsaydı neler yapılabilirdi? İşte hesaplamalarımıza göre yapılabileceklerden bazıları;
– İklim krizinin en büyük tehditlerinden biri olan kuraklığa karşı, 14 milyonu aşkın haneye 10’ar tonluk yağmur suyu biriktirme sistemleri kurulabilir. Bu da 140 milyon metreküp suyun biriktirilebileceği anlamına geliyor. Bu miktar Alibeyköy Barajı’nın (34milyon metreküp) kapasitesinin 4 katından fazla ve Terkos Barajı’nın kapasitesine (164milyon metreküp) de neredeyse denk.
– İklim krizinin temel nedenlerinden olan fosil yakıtlara dayalı enerji politikaları yerine yaklaşık 2 milyon evin çatısına 5kW gücünde solar panel alımı gerçekleştirilebilir. Bu panellerin toplam kurulu gücü, 9800 megawatta denk geliyor. Bir başka deyişle Türkiye’nin mevcut kurulu enerji gücü yüzde 10 artacak.
– Denizlerimizi tehdit eden müsilaj kirliliği hepimizin gündeminde iken proje bütçesinin sadece yüzde 10’u ile sadece İstanbul’un değil Türkiye nüfusunun evsel atık sularının arıtmasını sağlayacak biyolojik atıksu arıtma tesisi kurulabilir.
– İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ)’nin tüm faaliyetleri 7 yıl süresince yüzde 260 arttırılabilir.
Deprem riski ile karşı karşıya olan İstanbul’da 194bin riskli bina tespit edilmişti.
– Söz konusu bütçe ile İstanbul’u bekleyen en büyük tehlike depreme karşı riskli olduğu tespit edilen 194 bin binanın tamamı onarılabilir.
İstanbul’u depreme, iklim krizine, çevre felaketlerine karşı dayanıklı hale getirmek, yeni istihdam alanları yaratmak, farklı kesimler arasındaki adaletsizlikleri gidermek için 15 Milyar dolar çok kritik bir bütçe… Büyüklerimizden dinlediğimiz İstanbul’u küçüklerimize miras bırakmakta geç kalmadık, İstanbul’u eski güzel günlerine döndürmek ve daha adil bir İstanbul yaratmak elimizde…
İstanbul hepimizin ortak mirası.
Gökhan Çevik
Program Direktörü
Greenpeace Akdeniz