Marmara Denizi’ni hızla kaybediyor ve böylelikle tüm denizlerimizi stres altına sokuyoruz. Kendine has, genç denizimizin çöküşünü artık bilimsel çalışmalardan öte beş duyumuzla algılayabileceğimiz bir noktaya geldik.
MARMARA DENİZİ İÇİN ZAMAN YOK
Marmara Denizi birbiri üzerinde yer alan, hidrografik özellikleri çok farklı iki su kütlesinden, başka bir deyişle iki ayrı denizden oluşuyor. Üstteki akıntı Karadeniz’den gelen akıntı; alt akıntı ise en iyi şartlar altında bile sadece %10’u Karadeniz’e ulaşabilen Akdeniz kökenli akıntı. Bu alt akıntı son 32 senedir “derin deniz deşarjı” adı altında arıtılmamış atıklar için bir taşıyıcı bant olarak kullanılıyor, kirliliğin seyrelerek Karadeniz’e ulaşması umuduyla.
Bu yöntemle yıllardır Marmara Denizi’ni atık deposu haline getirdik, foseptik çukuru gibi davrandık, kirlilikten hasta ettik.
Yerli balık türlerinin büyük çoğunluğunu kaybettik. Kirlilik giderek arttı, tür çeşitliliği erozyona uğradı. Biyoçeşitlilik üzerindeki olumsuz etkilere yenilerini eklemeye devam ediyoruz.
Marmara can çekişirken, birçok noktadan deşarj edilen, nüfus seviyesinin artışı ile kirletici etkisi yükselen kentsel ve gelişen sanayinin arıtılmamış atıkları, Marmara Denizi’ne geri dönüşü mümkün olmayan hasarlar verdi, vermeye de devam ediyor.
ERGENE HAVZASINI KURTARALIM DERKEN…
32 senede bu hale getirilen Marmara Denizi’ne ölümcül darbe 2020 senesi Kasım – Aralık aylarında Ergene derin deniz deşarjı ile vuruldu. Büyük yoğunluğunu sanayi tesislerinin oluşturduğu arıtılmayan kimyasal atıkların deşarjının yapıldığı, bilimsel verilere göre 4. sınıf su kalitesinde olan, renk ve tuzluluk probleminin bir türlü çözülemediğinin itiraf edildiği Ergene Nehri’nden kaynaklandı.
Ergene Nehri dünyanın en kirli akarsularından biri. Ve bu kirliliği durdurmak için “Ergene Havzası Koruma Eylem Planı” devreye sokuldu. Ancak, 2011 senesinde tasarlanan 15 maddelik bu plan hala tamamlanmadı. Eğer Ergene’de gerçek bir rehabilitasyon planlansaydı; Ergene Nehri’nin su kalitesi düzelecek, kalitesi iyileşen su, etraftaki verimli tarım arazilerinde kullanılacak ve bu şekilde Ergene Havzası kurtulacaktı. Ancak, Avrupa’nın en büyük çevre projelerinden biri olarak lanse edilen bu plan kapsamındaki en büyük adım, Ergene’deki kirli suyun Marmara’ya deşarjı oldu.
Ve en önemlisi projede göz ardı edilen en önemli faktör, Marmara’nın “alıcı ortam” özelliğini palyatif uygulamalar sonucunda son 32 senede tamamen yitirmiş olmasıydı.
AVRUPA’NIN EN BÜYÜK ÇEVRE PROJELERİNDEN BİRİ NEDEN DURDURULMALI.
Yürürlükteki Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğine göre Marmara Denizi’ne hiçbir surette (derin veya sığ) deşarj yapma olasılığı bulunmamaktadır, çünkü alıcı ortam olarak kabul edilen denizler bağlamında deniz suyunun genel kalite kriterleri (yani bunun altına düşülmeme gereği) açıkça belirtiliyor. Halihazırda yürürlükte olan söz konusu yönetmelik kapsamında, suda çözünmüş oksijen gereksinimi bakımından, Marmara Denizi su kütlelerine hiçbir surette deşarj yapma imkanı bulunmuyor.
Sonuç olarak, Ergene Havzası Koruma Planı çerçevesinde Marmara Denizi’ni geçmişte bu hale getiren aynı yöntem tekrar edilerek Ergene’nin boğuştuğu, tekstil, gıda, kimya, deri, maden sektörlerinin kimyasal atıkları arıtılmadan, 70 kilometrelik bir kolektör hattı ile karadan yaklaşık 4.5 km. açığa, denizde yüzeyden 47.5 metre derinliğe taşınıp Kasım 2020’de Marmara Denizi’ne deşarj edilmeye başlandı.
ACİL EYLEME GEÇMELİYİZ!
Eğer 2020 senesi Kasım-Aralık aylarında başlayan bu işlem devam ederse, çok ama çok kısa bir süre sonra Marmara’yı, Karadeniz’i kaybedecek ve Ege Denizi’ni de çok büyük bir risk altına sokacağız.
Sorun, Marmara’nın sorunuyla aynı tarihçede ve aynı yönetim politikalarıyla ilerliyor. Yanlış politikalar tarihte yine tekerrür ediyor. Zaten kırılgan durumda olan bu nadide deniz, Ergene’den gelen atıklarla çürümeye devam ediyor. Taşmakta olan bir bardak suya, bu işlem ile bir kova su daha eklemeye çalışıyoruz!
BİLİM İNSANLARI UYARIYOR!
Bilim insanları, 2020 Kasım-Aralık aylarında başlayan Ergene derin deniz deşarjı uygulaması ile eşzamanlı olarak Tekirdağ’dan Kumburgaz’a kadar olan bölüm ile Tekirdağ’dan Gelibolu’ya kadar olan bölümde çok ciddi canlı ölümleri gözlendiğini söylüyor ve eğer Marmara Denizi geçmişteki ekosistemine sahip olsaydı şimdiye kadar tonlarca canlı kıyıya vurmuş olacaktı diyerek gelinen noktayı özetliyor. Yöre balıkçıları da söz konusu bölgede, 2021 senesi Ocak – Şubat aylarında ölerek kıyıya vuran balıkları ilgili mercilere bildirdiklerini belirtiyorlar.
Bu konuda bilimsel çalışmalar sürse de, Ocak ayında Tekirdağ-Hoşköy/Şarköy-Doğanaslan hattında gözlenen balık ölümleri, devamında Mart ayı içinde izlenmeye başlanan müsilaj oluşumu Marmara’daki çöküşün resmini çiziyor.
Ne Marmara’dan ne diğer denizlerimizden vazgeçme şansımız yok. Üstelik bu sorun deniz ekosistemine hasar verirken doğrudan insan sağlığını da etkileyecek. Akut kirlilik, biyo-akümülatif etki ile sadece havzada yaşayan 1.5 milyon nüfusa değil öncelikli olarak 25 milyonluk Marmara’ya sonrasında da tüm deniz çevresi popülasyonuna zarar verecek. Su ürünlerinde birikecek toksik kalıntılar, balıkçılıkta kalite düşüşüne neden olacak ve bu besin kaynağının tüketilmez olduğu günleri beraberinde getirecek. Yıkanma sularına sızabilecek kirli su tam olarak öngörülemeyen etkileriyle insan sağlığını tehdit edecek.
Marmara’da müsilaja ve geri dönüşü olmayan ekosistem hasarına yol açan, insan ve çevre sağlığını açıkça tehdit eden, Karadeniz’i ve sonrasında Kuzey Ege’yi etkileyecek olan bu uygulamaya dur demeliyiz.
Bugüne kadar Marmara’ya zarar verdik, bundan sonra Marmara çevresine zarar vermeye başlayacak. Ergene deşarjı acilen durdurulmazsa denizlerimizi kaybetme sınırına geleceğiz. Marmara Eylem Planlarına değil, acil eyleme ihtiyacımız var; ne Marmara’nın ne Karadeniz’in ne de Ege’nin böyle bir vakti yok.
ÇÖZÜM İÇİN ERGENE’DE VANALARI KAPAT, MARMARA YAŞASIN
Acil eylemler ne olmalı:
Acilen 2020 Kasım-Aralık ayında uygulamaya başlanan Ergene deşarjının durdurulması.
- Ergene kirletici unsurlarının ciddi anlamda yerinde (kirleten tesislerce) arıtılarak mecrasına geri verilmesi ve sulama, tarım gibi faaliyetlerde kullanılması.
- Kirleten tesislerce ön arıtma yapılarak, atıksuyun genel arıtma sistemlerine transferi ve burada özellikle kimyasal arıtma sağlanarak suyun 2. kaliteye yükseltilerek mecrasına geri verilmesi ve sulama, tarım gibi faaliyetlerde kullanılması.
[1] https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=7221&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5 (Tablo 4: Deniz suyunun genel kalite kriterleri)
[2] Bu arıtma, Ergene Havzası Koruma Eylem Planına göre kurulan OSB ve arıtma tesisleri kimyasal atıkları arıtmaktan öte, Marmara Denizi’nin atıkları seyreltmesini amaçlayan, Marmara’yı alıcı ortam haline getiren bir arıtmadır.
[3] https://m.bianet.org/biamag/ekoloji/246435-ergene-derin-deniz-desarji-ve-marmara-denizi-ndeki-toksik-kirlilik: Ergene Nehri derin deniz deşarjı projesinin Velimeşe-Çorlu boru hattında 16 Ekim 2020 tarihinde yapılan bir deneme çalışmasında vana patlamıştı. Patlama sonucu arıtılmamış, kirli ve kara renkli bir suyun geniş tarım alanlarına yayıldığı belirtilmişti.
[4] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/ergene-havzasini-kirlilikten-kurtaracak-projede-aritilmis-sular-ilk-kez-denize-desarj-edildi/2043406
[5] https://www.trthaber.com/haber/turkiye/tekirdagda-bir-derede-yuzlerce-balik-olusu-bulundu-578031.html
[6] Biyoakümülasyon, canlı bir varlığın organizmasında kimyasal maddenin belirli bir süre boyunca kademeli olarak biriktirilmesi sürecidir.