Türkiye Avrupa’dan plastik atık alan ülkeler arasında son beş yıldır ilk sırada. Bu ticaret akışı şimdiye dek birçok çevresel ve sağlık sorununa yol açtı, geri dönülmesi mümkün olmayan izler bıraktı. Yasal bağlayıcılığı olan Küresel Plastik Anlaşması, bu noktada önemli bir fırsat sunuyor.

Greenpeace Türkiye plastik atık ithalatına karşı yeni kampanyasında Avrupa ülkelerine Türkiye’ye plastik göndermeye son verme çağrısı yaparken güçlü bir Küresel Plastik Anlaşması talep ediyor.

Türkiye’nin plastik atık ihracatındaki rolü son yıllarda sıkça gündeme geliyor. Konuya dair daha önce da farklı ofislerince kampanyalar ve saha çalışmaları yürüten Greenpeace, bu kampanyada Türkiye’nin son beş yıldaki birinciliğine dikkat çekiyor. 

Türkiye’nin birinciliğine giden yolculuk nasıl başladı?

Türkiye’nin atık ihracatında öne çıktığı yıl 2019 oldu. 2019’dan bu yana Türkiye, özellikle Avrupa ülkelerinden aldığı plastik atıkları katlanarak artırdı ve beş yıldır lider konumunu koruyor. Hatırlatmak gerekirse, 2018’de Çin plastik atık ithalatını yasakladı ve “Dünyanın atığını kabul etmeye son” dedi; çünkü çevre ve insan sağlığını daha fazla tehdit edecek bir ticarete evet diyemezdi. Bu durum, gelişmiş ülkeleri atıklarını gönderecek yeni destinasyonlar aramaya yönlendirdi. Vietnam, Malezya ve Tayland gibi ülkeler, bu atıkların yönlendirildiği ilk adresler oldu. Ancak bu ülkeler, büyük miktardaki plastik atıkla baş edemeyince, 2019’da Türkiye için alarm zilleri çalmaya başladı. İlk görünür olumsuz gelişme, Greenpeace Türkiye’nin araştırması sayesinde, İtalya’dan İzmir Kemalpaşa’ya getirilen yasadışı çöplerin gün yüzüne çıkmasıyla başladı.

Bu gelişmelere karşılık, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Aralık 2019’da atık ithal eden firmaların tesis kotalarını %80’den %50’ye indirdi. Yani artık tüm kapasitelerinin sadece %50’sini ithal atıkları geri dönüştürmek için kullanabileceklerdi. Ancak Türkiye, yine de 2019’da Avrupa’nın plastik atığını ithal eden birinci ülke oldu. Son 15 yılda ithalatın tam 173 kat arttığı gözlemlendi!

Haziran 2020’de BBC’nin Adana’da yaptığı “Geri Dönüşüme Benziyor Mu?” adlı haber, atık ithalatının geri dönüşümle aynı şey olmadığını ortaya koydu. Ocak 2021’de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, karışık kodlu atık ithalatına yasaklar getirdi. 2021’de açıklanan verilere göre, Türkiye 2020’de de atık ithalatında şampiyon oldu ve hem de yine bir rekor seviye gelmişti: Son 16 yılda tam 241 kat artış.

Mayıs 2021’de Greenpeace İngiltere, “Trashed” raporunu yayımladı. Greenpeace İngiltere ve Almanya ile yürütülen saha araştırmasının ardından polietilen plastiklerin ithalatı yasaklandı. Ancak Temmuz 2021’de Polietilen yasağı Ticaret Bakanlığı tarafından geri çekildi. Bu süre zarfında, atık ithalatında çevre ve insan sağlığına yönelik yararlı bir düzenleme getirilmedi. Bunun yanı sıra, en son yapılan Küresel Plastik Anlaşması görüşmelerinde (INC-4/Nisan 2024)Türkiye delegasyonunun verdiği görüş ise üzücü bir tablo ortaya koydu: “Türk delegasyonu, yeni ILBI (International Legally Binding Instrument/Küresel Plastik Anlaşması) ile ilgili UNEA 5/14 kararına uygun olarak çevre korumayı önceliklendiren bir anlaşma sağlamayı hedeflemektedir. Ancak, ticareti engellemeyecek, kademeli geçişleri sağlayacak ve ağır ticari yükümlülükler getirmeyecek şekilde ülkelerin mevcut durumlarını dikkate alan dengeli bir metin üzerinde müzakere etmenin faydalı olduğu düşünülmektedir.”  

Dünya genelinde olduğu gibi fosil yakıt lobisiyle şekillenen bu görüş ve uluslararası müzakerelerde kar odaklı yaklaşım oldukça belirgin. Çünkü atık ticareti devam ederse, yerel atıkları toplama ve işleme sistemindeki sorunlara odaklanmak yerine “temiz” olarak nitelendirilen gelişmiş ülkelerin atıkları ülkemize akmaya devam edecek. Özellikle Avrupa’dan gelen plastik atıklar, Türkiye’nin geri dönüşüm sektörü için cazip görünse de çevre ve halk sağlığı açısından düşündürücü bir tablo çiziyor. Türkiye’de ayyuka çıkan yasadışı atık bertarafı ve atık ticaretine rağmen bu konuda bilinen hiçbir yasal soruşturma açılmaması ve herhangi bir kişi veya şirkete yönelik suçlama yapılmamış olması ise ayrıca dikkat çekici. Yani “Kirleten Öder” ilkesinin pratikte bir uygulaması yok. Ancak bilimsel olarak da biliyoruz ki bu ticaret akışı şimdiye dek birçok çevresel ve sağlık sorununa yol açtı, geri dönülmesi mümkün olmayan izler bıraktı: “Atık Oyunları” raporumuzla kanserojen dioksin ve furanların, literatürdeki alışılmış oranların 400.000 bin kata kadar fazla çıktığını kamuoyuyla paylaşmıştık. 

Dünyada Bu Konuda Gelişmeler ve Türkiye için Boşluk

2004’ten bu yana, Avrupa Birliği’nden (AB), AB dışındaki ülkelere yapılan atık ihracatı %72 oranında artmış. AB’nin yeni düzenlemesi (EU Waste Shipments Regulation), AB dışına yapılan atık ihracatını sıkılaştırıyor; buna göre OECD dışındaki ülkelere atık gönderimi yalnızca sürdürülebilir yönetim garantisi sağlanması durumunda mümkün olacak. Ayrıca, plastik atıkların OECD dışı ülkelere ihracatı 2026’dan itibaren yasaklanıyor. Türkiye, OECD üyesi olduğundan bu düzenlemeler doğrudan Türkiye’ye ihracatı sınırlamıyor. 

2023 yılı itibarıyla Türkiye, Avrupa’nın toplam plastik atık ihracatının %24’ünü karşılamış; bu da demektir ki, her dört Avrupa atığından biri Türkiye’ye gelmiş… Peki, Türkiye’nin tüm OECD ülkeleri arasında AB’den atık alma payı ne? %56! Yani Avrupa’dan OECD ülkelerine gönderilen her iki atıktan biri Türkiye’de son buluyor. Ve bu sadece AB ülkeleri, yani son beş senede Türkiye’ye rekor seviyede atık gönderen İngiltere, bu denkleme dahil değil. Çok güncel bir EIA (Environmental Investigation Agency) ve Everyday Plastic araştırması İngiltere’de iki büyük perakendecinin geri dönüşüm için toplanan yumuşak plastik ambalaj atıklarının %70’inin, bilinen bir varış noktasına ulaştığında yakıldığını, geri dönüşmediğini, geri kalan kısmının da çoğunluğunun Türkiye’ye geldiğini ifşa etti.

Görüldüğü üzere Türkiye için mevzuatta önemli boşluklar mevcut. 2023’te Türkiye’ye gönderilen atıkların ilk sorumlu ülkelere göre dağılımına baktığımızda, Eurostat (Avrupa İstatistik Ofisi) ve Birleşmiş Milletler (BM) Comtrade veritabanından elde edilen verilere göre;

  • İngiltere: 140.907 ton,
  • Almanya: 87.109 ton,
  • Belçika: 74.141 ton,
  • İtalya: 41.580 ton,
  • Hollanda: 27.564 ton plastik atığı Türkiye’ye gönderdi.

Bununla beraber, 2024’te İngiltere’den gelen atık verileri gösteriyor ki yılın ilk 8 ayında (Ocak-Ağustos 2024) gelen atıklar, bir önceki yılın (2023) verilerine yaklaşmış durumda. 2023’te her ay ortalama 1.174 çöp kamyonu dolusu plastik atık sadece İngiltere’den Türkiye’ye ulaşmış. Tüm Avrupa Birliği verileri ile topladığımızda, her gün 125 kamyon dolusu fazladan plastik atık Türkiye’ye geliyor. Atığın nerede, ne şekilde dönüştürüldüğü, imha edildiği, depolandığı ve yakıldığı ise belirsiz, ya da şu ana kadar hiçbir şekilde Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı veya Ticaret Bakanlığı’ndan resmi bir veri alınamadı.

Küresel Plastik Anlaşması: Tarihi Bir Fırsat

Geçen yıllar ve yükselen atık ticareti tansiyonuna rağmen, artan veriler endişe verici olsa da umut verici gelişmeler de var! Yasal bağlayıcılığı olan Küresel Plastik Anlaşması(KPA), bu noktada önemli bir fırsat sunuyor. Birleşmiş Milletler öncülüğünde 25 Kasım’da başlayacak görüşmelerle bu anlaşma, plastik üretimi ve kullanımının çevresel, sosyal ve insan hakları üzerindeki olumsuz etkilerini ele almak amacıyla uluslararası kurallar belirlemeyi hedefliyor.

Anlaşma, plastik kirliliğini azaltmayı, plastik üretimini kısıtlamayı ve atık yönetimi konusunda daha sıkı önlemler alınmasını teşvik ediyor. Şu anda, dünya genelinde birçok ülkenin destek verdiği bu anlaşma, Türkiye gibi atık almada lider bir ülke için son derece önemli! -Eğer plastik üretimi azalırsa bunu bertaraf etmek için atık gönderimi de azalacak -atık ithalatı da azalacak. Hele ki atık ihracatına yasak gelirse Avrupa kendi atığıyla baş etmek zorunda kalacak. 

Greenpeace Türkiye, Güçlü Bir Plastik Anlaşmasından Avrupa Ülkelerinden Ne Bekliyor?

Atık İthalatını Yasaklayın: Avrupa Birliği kendi atığının sorumluluğunu üstlenmeli, geçiş sürecine kadar kademeli bir azaltma uygulanmalıdır.Artırılmış Kontrol: Şeffaf izleme mekanizmaları ile sıkı düzenlemeler oluşturulmalıdır. Revize Edilmiş Sıfır Taslağı (The Revised Zero Draft), ithalatçı ülkelerin önceden bilgilendirilmiş onay vermesini ve ihracatçıların atık bileşim bilgilerini sağlamasını zorunlu kılmalıdır. Tesislerin bağımsız üçüncü şahıslarca sertifikalandırılması önerilmektedir. Ayrıca, ithalatçı ülkelerin yetkili otoriteleri, KPA’ya uymayan sevkiyatları reddetme yetkisine sahip olmalıdır. Uyum tanımları küresel ve net olmalıdır.Geri Alma Mekanizması: Plastik atık ticaretindeki sorumluluğun eşitsiz dağılımını ele almak amacıyla, KPA hükümlerine uymayan atık ithalatlarının geri gönderilmesi için bir mekanizma geliştirilmelidir.Çevrimiçi, Şeffaf, Kamuya Açık Raporlama: Şeffaf izlemeyi kolaylaştırmak için, KPA’nın küresel ölçekte harmonize edilmiş ithalat ve ihracat bilgilerini içeren çevrimiçi ve kamuya açık bir raporlama veritabanı oluşturması önerilmektedir.Taraf Olmayan Devletlerin Ticaret Yapmaması: KPA’ya taraf olmayan devletlerin plastik atık ihracatının nasıl düzenleneceği belirsizdir, bu nedenle bu tür ihracatların yasaklanması önerilmektedir.Kirleten Öder ve Kapasite Geliştirme/Teknoloji Paylaşımı: KPA, atık yönetim altyapısını iyileştirmek ve izleme, raporlama ve denetim kapasitesini artırmak için kaynak ve teknik yardım tahsis etmelidir. Bu destek gelişmiş ve çoğunlukla plastik ayak izi daha çok olan ülkelerin sorumluluğunda olmalıdır. 

İklim krizini yavaşlatmak için, tek kullanımlık plastiklere olan bağımlılığımızı sona erdirmemiz gerekiyor. İklimimizi yok eden fosil yakıt şirketleri (plastiğin %99’undan fazlası fosil yakıtlardan üretiliyor) istediği gibi hareket ederse, 2050 yılına kadar plastik üretimi üç katına çıkabilir ve dünyayı felaket düzeyindeki emisyon seviyelerine mahkum edebilir. Plastik üretimi ve beraberinde gelen bertaraf edecek atık milyon tonlarca katlanmadan hala şansımız var!