1. Uygun fiyatlı toplu taşıma, iklim krizine karşı güçlü ve etkili bir araçtır
Ulaşım, küresel sera gazı (GHG) emisyonlarının yaklaşık %15’ini oluşturuyor ve AB’deki GHG emisyonlarının neredeyse dörtte birinden de ulaşımın sorumlu olduğu tahmin ediliyor. Toplu taşıma sistemlerimizi iyileştirmek, sadece iklim için değil, aynı zamanda insanları şu anda mahrum bırakıldıkları fırsatlara ulaştırmak için de gerekli. Hareketlilik adaleti, iklim adaletidir!
Birçok kentte toplu taşıma, düşük gelirli topluluklar için hayat kurtarıcı bir role sahip. Bu nedenle ulaşım maliyetleri ve bunun hane halklarına getirdiği yük önemlidir: Ortalama olarak ulaşım, Avrupa Birliği’nde hane halkı bütçesinin %15’ini, ABD’de ise %16′sını oluşturmaktadır.
Ulaşımın maliyeti, iklim, hava kirliliği, sağlık ve yaşam kalitesi üzerinde büyük bir etkiye sahip olabilir. Yüksek bilet fiyatları insanları toplu taşıma araçlarını kullanmaktan caydırabilir, bu da yollarda daha fazla araba olmasına, trafik sıkışıklığının artmasına ve sera gazı emisyonlarının yükselmesine neden olabilir.
Bu nedenle “iklim biletleri” girişimlerini büyük bir ilgiyle takip ettik. Avusturya’da Klimaticket ve Almanya’da Deutschlandticket, toplu taşıma kullanımını teşvik etmek ve iklim emisyonlarını azaltmak amacıyla son dönemde hayata geçirilen bu tür bilet uygulamalarına örnekler.
2022 yazında Almanya ulaşım fiyatlarında büyük ölçüde indirim uygulayarak bir aylık (abonman) biletin fiyatını sadece 9 Euro olarak belirledi. Deutsche Bahn ve Alman Taşımacılık Şirketleri Birliği tarafından yapılan bir araştırmaya göre, bu denemenin ilk üç ayında yaz aylarında trenle yapılan yolculukların tahmini olarak %10’u arabayla yapılacak yolculukların yerini aldı. Bunun emisyonlar üzerindeki etkisi yaklaşık 1,5 milyon arabanın yollardan çekilmesine eşdeğerdi.
İklim biletleri enerji, para, sera gazı emisyonu ve zaman tasarrufu sağlıyor. Ve insanlar bu biletlere bayılıyor!
Bu, ayrıca demiryolu yerine havayolunu destekleyen saçma sistemi neden değiştirmemiz gerektiğini de açıklıyor. Birkaç hafta önce, Avrupa’da çevreyi kirleten uçak yolculuğuyla yapılan aynı seyahati tren yolculuğuyla gerçekleştirmenin iki kat daha pahalı olduğunu gösteren bir analiz yayınladık.
Ulaşımı daha uygun fiyatlı hale getirmek atmamız gereken adımlardan sadece biri; hizmetlerin kalitesi ve erişiminin de ayrıca iyileştirilmesi gerekiyor.
2. Uygun fiyatlı toplu taşıma sosyal eşitliğin olmazsa olmazıdır
Enerji fiyatlarındaki artış ve küresel hayat pahalılığı krizi nedeniyle ulaşım maliyetlerinin karşılanabilirliğine ilişkin zorluklar daha da artmıştır. Artan dizel ve benzin maliyetlerinin artırdığı ulaşım maliyetleri, zaten ısınma, yemek pişirme ve aydınlatma gibi ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan aileler için “çifte enerji kırılganlığı” olarak adlandırılan bir durum yaratmıştır.
Ücret artışları ve yüksek maliyetler marjinalize edilen toplulukları orantısız bir şekilde etkileyebilir. Ulaştırma ve Kalkınma Politikaları Enstitütsü (ITDP) tarafından Brezilya’da yapılan bir araştırma, siyah ve düşük gelirli Brezilyalıların daha yüksek ücretler ödediğini, daha kalabalık otobüs ve trenleri kullandığını ve merkezi noktalara ulaşmalarını sağlayacak daha az ulaşım seçeneğine sahip olduğunu göstermiştir.
3. Eşitsizlikleri ve kadına yönelik şiddeti konuşmadan ulaşımı erişilebilir hale getiremeyiz
Ortalama olarak kadınlar, erkeklerden daha fazla toplu taşıma kullanıyor ve toplu taşımaya daha fazla bağımlı durumdalar. Bu da, kadınların toplu taşıma maliyetlerinden ve yatırımlarından erkeklere kıyasla daha fazla etkilendiği anlamına geliyor.
Güvenlikle ilgili endişeleri kadınlar ve LGBTQIA+ bireyler için ulaşım maliyetlerini artırıyor olabilir. Daha güvenli bir şekilde seyahat edebilmek için, taksi kullanmak veya toplu taşımada daha az doğrudan güzergahlardan gitmek gibi ek (gizli) ulaşım maliyetleri ödemeyi tercih edebiliyorlar. New York Üniversitesi Rudin Center’da yapılan bir araştırma bunu ‘pembe vergi’ olarak adlandırmıştır. Araştırmada görüşme yapılan kadınlar şehirde güvenli bir şekilde hareket etmek için erkeklere kıyasla ayda ortalama 26-50 dolar daha fazla harcama yapmaktadır.
Toplu taşıma araçlarında ve çevresinde güvenlik, kadınlar ve LGBTQIA+ toplulukları için büyük bir sorundur. Ulaşımın daha az erişilebilir olmasına yol açabilir ve seçenekleri kısıtlayabilir. Araştırmacılar, kadınların metroda seyahat ederken erkeklere kıyasla ortalama %10, otobüslerde ise %6 daha az güvende hissettiklerini ortaya koymuştur. Örneğin Hindistan, toplumsal cinsiyet eşitliği sorununu ele almada bir takım ilerlemeler kaydetmiştir. Greenpeace Hindistan’ın kampanyasının ardından, yeni seçilen Karnataka Hükümeti, kısa bir süre önce, kadınlar için istihdam olanaklarını artırmak amacıyla eyalet genelinde kadınlar için ücretsiz otobüs uygulamasını başlatmıştır.
Hindistan genelinde kadınların işgücüne katılımı düşüktür. Hindistan’da işgücünün %32,8’ini kadınlar oluşturuyorken, bu oran Bangladeş’te %38’dir. Hükümetin açıklamasına göre Karnataka’da kadınlara yönelik ücretsiz otobüs uygulaması ilk iki hafta içinde otobüs yolcu sayısında %23’lük bir artış sağlamıştır. Bu programın ve Hindistan genelindeki diğer programların başarısı, kadınların hareketlilik ihtiyaçlarının karşılanması halinde elde edilecek büyük ekonomik faydaları göstermektedir.
4. Erişilebilir toplu taşıma, dünya genelinde ağır engelliliği olan her 6 kişiden 1’i için hayati önem taşıyor
Tahminen 1,3 milyar kişi ağır engelliliğe sahip. Bu rakam dünya nüfusunun %16’sını ya da her 6 kişiden 1’ini temsil etmekte olup, toplu taşımada erişilebilirliği önemli bir küresel sorun haline getirmektedir.
Londra genellikle erişilebilir toplu taşıma için bir model olarak gösterilmektedir. Londra metro istasyonlarının üçte birinde merdiven yok ve Londra otobüslerinin tamamı tekerlekli sandalye erişimine uygun. Bununla birlikte, Londra’daki ve diğer yerlerdeki tüm istasyonların herkes için tamamen erişilebilir olmasını sağlamak için yapılması gereken daha çok şey var.
Japonya da son zamanlarda erişilebilirliği iyileştirmek için çaba sarf ediyor. Örneğin Tokyo’nun, alçak tabanlı otobüslerden oluşan bir filosu var ve büyük şehirlerdeki istasyonlar erişilebilirlik için yeniden donatılıyor. Bu iyileştirmeler, 2020 yılında, Tokyo Paralimpik Oyunları’nda sergilenmişti.
COVID-19 salgını, engelli bireylerin toplu taşıma araçlarını kullanmadaki savunmasızlığını daha net şekilde gözler önüne sermişti. Maske gereksinimleri ve sosyal mesafe gibi güvenlik önlemleri, bazı engelli yolcular için ek zorluklar oluşturmuştu.
Engelli bireyler için ulaşım erişilebilirliğinin iyileştirilmesi, iklim adaleti ve hareketlilik adaleti için elzem. Herkese hizmet etmeyen bir ulaşım sistemi sürdürülebilir olamaz.
5. Kırsal bölgeler de kaliteli toplu taşımayı hak ediyor
Dünya genelinde pek çok kırsal alanda insanların toplu taşıma ağlarına erişimi yok.
Birçok kırsal bölgede insanların toplu taşıma için şehirdekilere kıyasla daha fazla ücret ödediğini ve daha uzun süreli seyahat ettiğini biliyoruz. Kırsal alanlarda toplu taşıma ağlarına erişimin iyileştirilmesi sadece iklim emisyonlarını azaltmakla kalmaz, aynı zamanda insanların sağlık hizmetleri gibi temel hizmetlere de ulaşımını sağlar.
Toplu taşımanın iyileştirilmesi emisyonları azaltabilir, ücretleri artırabilir, istihdam yaratabilir, fiziksel aktivite seviyesini artırabilir, sosyal bağlantıları geliştirebilir ve yalnızlığın azalmasını sağlayabilir.
Toplu taşımayı daha erişilebilir ve uygun fiyatlı hale getirmek, hareketliliği, ekonomik fırsatları, sağlık ve genel yaşam kalitesini iyileştirerek bireyler, aileler, topluluklar ve çevre üzerinde büyük bir etki yaratabilir.
Ulaşım, ülkelerin yaklaşık %40’ında, en fazla enerji tüketen sektördür. Bu rakamlar ve gerçekler, iklim kriziyle ve eşitsizlikle mücadele etmek istediğini iddia eden hükümetler için toplu taşımayı uygun fiyatlı ve erişilebilir hale getirmenin bir öncelik olması gerektiğini gösteriyor.
Mehdi Leman, Fransa’da yaşıyor ve Greenpeace International’da İçerik Editörü olarak görev yapıyor.