Greenpeace Türkiye’nin 155 gıda ürününü içeren pestisit analiz sonuçlarını “Pestisitler ve Çocuklar-Çoklu Kalıntı, PFAS ve Gelişimsel Toksisite” başlıklı raporda değerlendiren gıda mühendisi Dr. Bülent Şık, çocukları etkileyen pestisitten korunmak için büyük bir kamusal programa ihtiyaç olduğunu belirtiyor.

Çoğu zaman zor yönden öğrenilen bir ebeveynlik hali var. Çocuğunuz muz istediğinde kabuğunu soyup vermeden önce sormalısınız. Aynı şey elmayı dilimlemeden önce de geçerli. Aksi halde çaresizce evdeki son muzun kabuğunu açılmamış gibi göstermek ya da elma dilimlerini bir arada tutmak için alternatifler düşünmek zorunda kalabilirsiniz. 

Çocuğun istediği, kabuğunu kendi soyacağı bir muz ve kabuğuyla ısırmak istediği bir elmadır çoğu zaman. “Kabuğunu soyma” çığlıkları atan üç yaşında bir çocuğun karşısındaki yetişkinin aklından geçen kelimenin ise çocuk dilinde karşılığı yok, ancak çocuklar üzerinde etkisi çok: Pestisitler. 

Akılda geçen pestisit, peşine şu soruyu getiriyor: “Bu çocuklar neyle beslenecek?” Yoksulluk nedeniyle yankılanmayı ne yazık ki bırakmayan bu soru, pestisit kalıntısı nedeniyle sınırdan çevrilen her gıda ürünü haberinde biraz daha yayılıyor.

Soru da kaygı da yerinde. Greenpeace Türkiye’nin 14 tür sebze ve meyveye dair 155 ayrı örneği içeren pestisit analizlerini içeren raporuna göre analiz edilen her 3 örnekten 1’inde mevzuata aykırı pestisit kullanımı tespit edildi. Örneklerin %61’inde birden fazla pestisit kalıntısı, %43’ünde ise en az bir PFAS’li pestisit kalıntısı belirlendi. Pestisitlere dair anlık bir tablo ortaya çıkaran bu analizler ülke genelindeki pestisit analizlerinin açıklanmasına yönelik ihtiyacı da gösteriyor.

Cevap da elimizde. Analiz sonuçlarını “Pestisitler ve Çocuklar-Çoklu Kalıntı, PFAS ve Gelişimsel Toksisite” başlıklı raporda değerlendiren gıda mühendisi Dr. Bülent Şık ile pestisitlerin çocuk sağlığına etkilerini, bireysel korunma yöntemlerini ve pestisit kullanımın nasıl kontrol altına alınabileceğini konuştuk.

Pestisit kullanımının kontrol altına alınması için dile getirdiği önerileri ülke genelinde uygulamaya geçirecek ve toplumun her kesiminin desteğini vereceği bir büyük kamusal programa ihtiyaç olduğunu söyleyen Şık “Bu yapılabilir bir şeydir; ama her şey bir yana zaten yapmak zorunda olduğumuz bir şeydir” dedi.

“Çocuklar yetişkinlere kıyasla pestisitlerin etkilerine daha duyarlı”

Bu raporda neden pestisitlerin çocuk sağlığına etkilerini ön plana çıkarttınız? 

Pestisit kalıntılarına maruz kalmak, akut zehirlenmeden kronik hastalıklara kadar çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Gelişimsel özellikleri nedeniyle, fetüsler ve küçük çocuklar bu zararlı etkiler karşısında en savunmasız gruplar arasında yer alır. Olgunlaşmamış organ sistemleri, gelişmekte olan kan-beyin bariyeri, yetersiz detoksifikasyon mekanizmaları ve yüksek metabolik hızları, onları yetişkinlere kıyasla pestisitlerin etkilerine daha duyarlı kılıyor. Çocukları küçük yetişkinler olarak düşünme eğilimindeyiz ama bu kesinlikle çok yanlış bir bakış açısı. 

Yaşamın ilk yılları, sağlıklı bir gelişim için kritik bir fırsat penceresi sunar. Bu dönemde uygun çevresel koşulların sağlanması ve yeterli beslenmenin temin edilmesi, çocukların hem sağlıklı büyümelerini hem de genetik potansiyellerine ulaşmalarını mümkün kılar. Ancak aynı dönem, çocukların bilişsel ve davranışsal gelişimini olumsuz etkileyebilecek çevresel kirleticilere karşı en savunmasız oldukları zaman dilimi. Nitekim, çevresel etkenlerle ilişkili hastalıkların çeşitliliği, genetik kökenli hastalıklarınkinden az değil. 

“Son araştırmalar, düşük seviyelerde pestisit maruziyetinin bile küçük çocukların nörolojik ve davranışsal gelişimini etkileyebileceğini gösteriyor.”

Çocuk sağlığı üzerinde ağır metaller, plastik türevi kimyasallar, pestisitler ve per/polifloroalkil maddeler (PFAS) gibi birçok kirleticinin zararlı etkileri bilimsel olarak ortaya konmuştur. Bu maddelere maruz kalma; gelişimsel bozukluklar, kanser, alerji ve obezite gibi sağlık sorunlarıyla ilişkilendirilmiştir. Son yıllarda özellikle üreme sağlığı ve sinir sistemi gelişimi üzerindeki etkileri nedeniyle toksik kimyasallar üzerine yoğun akademik tartışmalar yürütülüyor. 

Sinir sisteminin gelişimini bozan toksik maruziyetler, motor beceriler, iletişim, sosyal etkileşim ve akademik performans gibi temel işlevsel alanlarda bozulmalara yol açabilir. Bu etkiler, bebeklik ya da çocukluk döneminde gelişimsel kilometre taşlarının gecikmesi, bir ya da daha fazla alanda niteliksel sapmalar ya da işlev eksikliği şeklinde kendini gösterebilir. Gelişimsel bozukluklar; zihinsel yetersizlik, öğrenme ve iletişim sorunları, motor beceri bozuklukları ve yaygın gelişimsel bozukluklar gibi geniş bir yelpazeye yayılıyor. Son araştırmalar, düşük seviyelerde pestisit maruziyetinin bile küçük çocukların nörolojik ve davranışsal gelişimini etkileyebileceğini gösteriyor. Bu bulgular, toksik kimyasal maddelerin doğurduğu-doğuracağı sorunları tartıştığımız her durumda meseleyi çocuklar odağında yeniden ele almamız gerektiğini gösteriyor. Bu raporda bunu yapmaya çalıştım.

“Evde ve okulda alabileceğimiz basit ama etkili önlemler var”

Ebeveynler ve okullar çocukları pestisitlerin etkilerinden korumak için neler yapabilir? 

Çocukların sağlıklı büyümesi ve gelişmesi için onları zararlı çevresel etkenlerden korumak büyük önem taşır. Günlük yaşamda sıklıkla karşılaşılan pestisitler, özellikle gelişmekte olan çocukların sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir. Bu nedenle çocukları bu zararlı kimyasallardan korumak için hem evde hem de okulda alabileceğimiz bazı basit ama etkili önlemler var elbette.

Ebeveynlerin Alabileceği Önlemler:

– Mevsiminde üretilmiş gıdalara menüde yer vermek.
– Organik ve yerel gıdaları tercih etmek.
– Meyve ve sebzeleri iyice yıkamak,  gerekirse kabuğunu soymak.
– Dengeli ve gıda çeşitliliği içeren beslenmeyle çocukların bağışıklık sistemini güçlendirmek.
– Tarım alanlarına yakın oturuyorlarsa pestisit kullanımının doğuracağı zararlara çok dikkat etmek. 
– Çocukların dış mekân kıyafetlerini eve girmeden önce değiştirin.
– Parklar, oyun alanları ve okul bahçelerinde pestisit kullanılmaması için yerel yöneticilerle iletişim kurmak.

Okullarda Alınabilecek Önlemler: 

“Okul kantinleri, yemekhaneler veya çocukların birlikte beslendiği yerler için veliler kooperatifleşerek veya toplu talepte bulunarak pestisitsiz ürün tedariki için baskı oluşturmalı.”

– Okul bahçelerinde kimyasal yerine doğal yöntemler kullanılmalı.
– Yemeklerde pestisitsiz veya organik ürünler tercih edilmeli.
– Öğrencilere sağlıklı beslenme ve çevre sağlığı konularında bilgi verilmeli.
– Velilere yönelik bilgilendirme seminerleri düzenlenmeli.
– Bahçecilik etkinliklerinde pestisitsiz tarım yöntemleri kullanılmalı.

Bunlara ek olarak, okul kantinleri, yemekhaneler veya çocukların birlikte beslendiği yerler için veliler kooperatifleşerek veya toplu talepte bulunarak pestisitsiz ürün tedariki için baskı oluşturmalı, tarımda çalışan ya da kırsalda yaşayan veliler, kendi çalışma alanlarında kişisel koruyucu ekipman kullanımı, ilaçlama sonrası bekleme sürelerine dikkat etme ve çocukları maruziyetten koruyacak hijyen önlemleri alma gibi kritik konularda çok dikkatli davranmalı.

Okul yönetimleri, okul binası çevresi, bahçe ve oyun alanlarında hangi ürünlerin kullanılacağına dair açık kurallar belirlemeli; bu konuda belediye ya da tarım müdürlükleriyle işbirliği yapmalı. Okul kantinlerinde sunulan gıdaların kaynağı ve üretim süreci düzenli olarak kontrol edilmeli.

Pestisitlerden bireysel önlemlerle uzak durmak mümkün mü? Siz gündelik hayatınızda nelere dikkat ediyorsunuz? 

Kendi yaşamımda pestisitlere karşı tamamen steril bir alan yaratmam mümkün değil; ama çocuklarımla birlikte bazı alışkanlıklar geliştirdik. Örneğin pazar alışverişinde mevsimlik ürünleri ve yerel üreticileri tercih etmeye çalışıyorum. Mümkünse köy pazarlarını tercih ediyorum. Aldığımız sebze ve meyveleri bol suyla yıkıyor, kabuğunu soyuyoruz. Çeşitlilik içeren bir beslenme düzeni oluşturmayı önemsiyorum. Ultra işlenmiş gıda ürünlerinden uzak duruyorum. Ayrıca bu konuda sürekli bilgi üretmeye ve kamuoyunun farkındalığını artırmayı da çok önemsiyorum.

“Büyük bir kamusal programa ihtiyaç var”

Pestisit kullanımı nasıl kontrol altına alınabilir? Alternatif önerileriniz nelerdir?

Raporda bu konuda epeyce detaylı bilgi vermeye çalıştım. Biraz tekrar olacak belki ama özetle şunları söyleyebilirim.

Öncelikle kamu idaresinin etkin bir denetim ve kamuoyunu bilgilendirmede şeffaflığı sağlaması gerekli. Pazar ve tarlada kalıntı denetimleri artırılmalı ve elde edilen sonuçlar detaylı olarak kamuoyuyla paylaşılmalı. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve FAO tarafından “çok tehlikeli” olarak sınıflandırılmış pestisitlerin kullanımı yasaklanmalı ya da çok sıkı bir şekilde denetlenmeli ki bu konuda ciddi eksiklikler olduğunu düşünüyorum. Tüketicilerin güvenli seçim yapabilmesi için ürünlerde üretim yöntemi ve pestisit kullanımıyla ilgili açık bilgilerin yer almasını sağlamak da önemli. 

Ulusal Pestisit Kullanımını Azaltım Stratejisi oluşturulmalı. Oluşturulacak strateji planı ile hangi pestisitlerin, ne zaman, ne miktarda, ne sıklıkta ve nasıl kullanılacağına dair net düzenlemeler yapılmalı, ama nihai hedef kullanımı azaltmak veya ortadan kaldırmak olacağı için de pestisitlere alternatif hangi tarım tekniklerinin ülke genelinde yaygınlaştırılacağı da planlanmalı. Tarım ilacı ruhsatlandırmaları daha bağımsız ve bilimsel denetime tabi tutulmalı.

“Gıda üretim sürecinden başlayıp okulda çocukların tabağına uzanan süreci agroekolojik bir temelde tasarlamak mümkün.”

Üreticilere yönelik periyodik eğitimler ile pestisit kullanımına alternatif oluşturacak agroekoloji temelli yöntemler öğretilmeli. Agroekoloji kimyasal girdilere dayanmayan, doğa dostu tarım tekniklerini içerir ve bu tekniklerin ülke genelinde yaygınlaştırılmasına büyük bir ihtiyaç var; ihtiyaç çünkü agroekoloji sadece tarımda toksik kimyasal madde kullanımını azaltmaz aynı zamanda toprak sağlığını iyileştirmek, biyoçeşitliliği korumak, su varlıklarının kirlenmesini önlemek gibi ilave ve çok kıymetli başka faydalar da sağlar. Örneğin bu bağlamda ülke genelinde kompost, yeşil gübreleme, doğal böcek savar bitkiler gibi yöntemlerin yaygınlaştırılmasına ve desteklenmesine büyük ihtiyaç var. Tüketici-üretici doğrudan bağlarını güçlendiren gıda topluluklarının, ekolojik pazarların ve gıda kooperatiflerinin yaygınlaştırılması da egroekolojik üretim yapan çiftçileri destekleyecektir. Kent içinde, okul bahçelerinde veya balkonlarda sürdürülebilir ve pestisitsiz tarım uygulamaları teşvik edilmeli. 

Elbette bu önerilere pek çok şey ilave edilebilir. Ama kanımca bütün bu önerileri ülke genelinde uygulamaya geçirecek ve toplumun her kesiminin desteğini vereceği bir büyük kamusal programa ihtiyaç var.  Benim gönlümden geçen ve çok etkili olabileceğini düşündüğüm kamusal program ülke genelinde çocuklara okulda bir öğün ücretsiz agroekolojik okul yemeği desteği sağlamak. Gıda üretim sürecinden başlayıp okulda çocukların tabağına uzanan süreci agroekolojik bir temelde tasarlamak mümkün. Bunu yapabilirsek hem gıda üretim sürecimizi sağlıklı kılmış hem de nüfusumuzun en hassas en kırılgan kesimi olan çocuklarımızı korumuş, üstelik sadece sağlıklarını, doğal hayatı da korumuş ve gelecekte daha sağlıklı bir çevrede yaşamalarını da güvence altına alabilmiş olacağız. Bu yapılabilir bir şeydir; ama her şey bir yana zaten yapmak zorunda olduğumuz bir şeydir. Türkiye’de 0-14 yaş aralığında, yani pestisitler vb toksik kimyasalların sağlığı bozucu, gelişimi sekteye uğratıcı etkilerine hassas 19 milyon çocuk var. Birer yetişkin veya birer yurttaş olarak her birimizin bu çocukların sağlıklı bir büyüme ve gelişim süreci içinde olmalarını sağlama, kamu otoritesine ya da kamu kurumlarına da bu konudaki sorumluluklarını sürekli hatırlatma ve inisiyatif alma sorumluluğumuz var. Sadece kendi çocuğumuz için değil tüm çocuklar için elbette.

Destek ver

Kampanyaları yürütürken bağımsızlık ilkemiz ışığında hiçbir şirket veya hükümetten destek kabul etmiyor, senin gibi bireylerin destekleriyle çalışıyoruz. Sen de arkamızdaki güç olmak istersen tıkla.