4. Tarım Şurası, altı yıl önceki maddeleri yineledi. Hedeflerin nasıl hayata geçireleceği soru yanıtsızken “Pestisitler ve Çocuklar” raporumuz pestisitlerin raflardaki yerini koruduğunu ortaya koydu.
Geçtiğimiz Nisan ayında düzenlenen 4. Tarım Şurası, Türkiye’nin mevcut tarım politikasına yön vermesi beklenen kapsamlı bir buluşmaydı. Üretim ve verimlilik kadar halk sağlığını da odağına aldığı söylenen şura belgelerinde “sağlıklı tarım uygulamaları”, “gıda güvenliği” ve “sürdürülebilir üretim” gibi umut vadeden başlıklar tekrarlandı. Ancak aynen 2019’daki 3. Şura’da olduğu gibi, bu hedeflerin hangi araçlarla hayata geçirileceği yine açıkça belirtilmedi. Üstelik aynı dönemde kamuoyuyla paylaştığımız veriler, sahadaki çelişkiyi gözler önüne serdi.
Tam da Şura’nın gerçekleştiği günlerde yayımladığımız “Pestisitler ve Çocuklar” raporu, önemli bir sorunu tekrar gündeme getirdi. Türkiye’de pestisit yükü azalmamış; soframıza gelen gıdalarda hâlâ kimyasal kalıntı riskiyle dolu durumda.
Greenpeace Raporu: 155 Ürünün %61’inde Çoklu Pestisit Kalıntısı
Nisan 2025’te yayımladığımız bu rapor kapsamında, market ve pazarlardan toplanan 155 sebze-meyve örneği laboratuvar analizine tabii tutuldu. Sonuç: Ürünlerin %61’inde birden çok pestisit kalıntısı tespit edildi. Bazı örneklerde 10’dan fazla farklı kimyasal maddeye rastlandı. Elma, çilek, biber gibi çocukların sıklıkla tükettiği ürünlerde en yüksek pestisit kalıntısı oranları bulundu.
Bu tehlike sadece sayısal bir mesele değil; çocuklara doğrudan dokunan bir halk sağlığı sorunu. Zira bu pestisitlerin önemli bir kısmı hormonal sistemi etkileyebilen, bağışıklığı ve gelişimi yavaşlatan maddeler. Çocuklar, kilo başına düşen maruziyet oranları sebebiyle pestisitlerden yetişkinlere göre çok daha fazla etkileniyor. Ancak ne yazık ki Tarım Şurası kararlarında çocuklara özgü bir koruma yaklaşımı yer almadı.
Kağıt Üstünde Taahhüt, Sahada Süreklilik
Geçtiğimiz günlerde açıklanan 2025 Şura kararlarında tekrar edilen “izlenebilirliği güçlendirme”, “kimyasal kullanımını azaltma” gibi maddeler, altı yıl önceki belgelerle neredeyse birebir aynı. Ancak Tarım ve Orman Bakanlığı bu sürede sahada neyi değiştirdi? Araştırmamızdaki veriler bu soruya doğrudan bir yanıt: Pestisit kullanım pratikleri sürdüğü gibi, kalıntı kontrol süreçleri de yetersiz.
Oysa Tarım Şurası gibi yüksek profilli karar mekanizmalarının, artık soyut söylemlerle değil uygulanabilir ve denetlenebilir adımlarla ilerlemesi gerekiyor. Sadece gıda güvenliği açısından baktığımızda bile:
- Pestisitleri azaltma hedefleniyor ama hangi maddelerin ne zaman yasaklanacağı hala belirsiz.
- Gıda izlenebilirliği deniliyor; ancak kalıntı sonuçları kamuya açık değil.
- Sağlıklı tarım vaat ediliyor ancak çocuk sağlığını önceleyen bir strateji eksik.
Tarım politikaları yalnızca üretim planlaması değil, bir halk sağlığı politikası olarak ele alınmalı. Çocukları kimyasallardan korumak, sadece bakım verenlerin ya da tüketicilerin değil, devletin sorumluluğudur.
Tarım Şurası kararları ne kadar kapsamlı olursa olsun, çocukların günlük tükettiği meyve ve sebzelerde pestisit kalıntılarının artıyor olması ile bu belgeler arasındaki uçurum kapatılmadıkça hiçbir hedef güven verici olmayacak. Gerçek dönüşüm, yalnızca doğru cümleleri kurmakla değil, bu cümlelerin gereğini yapmakla mümkün.
Harekete geç
Sen de şimdi harekete geç, pestisit analizlerinin açıklanması için kampanyaya katıl.