Hava kirliliği konusunda Greenpeace Akdeniz çalışanı Begüm, bir anne olarak kendisi ve çocuğunun geleceği için yaşadığı endişeleri, aldığı bireysel önlemleri ve beklentilerini yazdı. Begüm’ün temiz hava mücadelesindeki yolculuğu bazılarınıza çok tanıdık bazılarınıza da ilham verici gelecek…

Ben Begüm, birçok anne gibi çocuğunun geleceğine dair iklim krizi, hava kirliliği, organik beslenme konularında endişeleri olan bir anneyim. 

Çocuk sahibi olmadan çok önce henüz üniversitede öğrenci iken Greenpeace gönüllüsü oldum. Uzun yıllar sonra da Greenpeace Akdeniz için çalışma fırsatı buldum. Yani aslında henüz çocuğum yokken de dünyamız için son derece endişeliydim ve “bir şeyleri değiştirebilmek için neler yapabilirim”in yollarını arıyordum. Daha sonra bir çocuğumun olması ile birlikte bu konuda endişelerim ve çözüm arayışlarım arttı. 

Sanırım 2006 yılındaydı, bir doktorla olan görüşmemin ardından organik gıdaya yönelmeye başladım. Üreticileri bulup tanıdıkça da organik gıdaya olan ilgim, organik gıdaya verdiğim önem ve beslenmemdeki yeri daha da ağırlık kazandı. Artık son 4-5 yıldır tüm gıdaların organik veya ilaçsız, ekolojik tarımla üretilenlerini tüketiyoruz. 

Bu gıda duyarlılığım nedeniyle de önüme düşen yazıları okumaya çalıştım, anlamaya çalıştım. Sanırım Bülent Şık’ın bir söyleşisinde idi, “hava temiz değilken bu çabanın yetersiz olacağı”na dair bir söylem vardı. Sağlıklı bir yaşam ve daha yeşil bir gelecek için organik/ekolojik gıda tüketme konusundaki bu özenimin ardından böyle bir okuma yapmak, hava kirliliğini de daha derinden incelemeye beni sürükledi. 

Yaptığım araştırmalar ve okumalar sonunda havadan maruz kaldığımız partiküllerin besin yoluyla alabileceğimiz kalıcı organik kirleticilerden daha çok olabileceğini anladım. Hava kirliliğine neden olan partikül maddelerin kanserle ilişkisini okudum. Temiz gıdanın işin çok küçük bir kısmı olduğunu anladım, aslında bu kadar kirliliğe maruz kaldıktan sonra sadece tek başına temiz gıda tüketmenin bir anlamı olmadığını, sağlıklı bir yaşam ve yeşil bir gelecek için resmin çok daha büyük olduğunu görmeye ve düşünmeye başladım. 

Tüm bu araştırmalarım ve endişelerim sonucunda sanırım 3-4 yıl önce eve bir hava temizleme cihazı aldım. Pandemi başlamadan bi 6 ay kadar önce de evdeki herkese eşime, çocuğuma ve kendime PM2.5 maske aldım. Telefonuma hava ölçümlerini gösteren bi uygulama indirdim.  İlgilendikçe, öğrendikçe önlemler birbirini izledi.

Misal kaldırımın arabalara en uzak yolundan yürümek, parka giderken daha trafiksiz alanları seçmek. Araba yolculuklarında dışarıdan havalandırmayı açmamaya, pencere açmamaya çalışmak gündelik hayatımda aldığım önlemlerden sadece bazılarıydı. 

Bizim mahallede bir dönem akşam saat 4 gibi hava kirliliği rakamlarının anlamlı derecede değiştiğini gördüm. O zaman çocuğum daha 4 aylıktı. Çocuğumla saat 4’ten sonra dışarı çıkmamaya çalıştım, 4’ten sonra evin havalandırmasını bitirmeye özen gösterdim.

Yani becerebildiğin kadar takip edip anlamaya çalıştım, en azından zararı düşürmeye çalıştım. 

Fakat tüm bu çabalarıma karşın şunu söyleyebilirim ki bireysel olarak yapabileceklerimiz maalesef çok sınırlı… 

Benim hayalimdeki İstanbul için olmazsa olmazlar temiz&yeşil bir Türkiye, temiz&yeşil bir dünya… Hiçbir bireysel ya da yerel önlemin yeterli olmayacağını düşünüyorum. Hepimizin soluduğumuz havayı tanımaya, barındırdığı partikül maddelerin miktarını bilmeye hakkı var. Ayrıca hava kirliliği ile mücadele edebilmek adına da bu bilgilerin bilinmesi, bu kirletici maddeler için bir sınır değer belirlenmesi gerekiyor ki aşıldığı noktalarda yetkililer gerekli önlemleri alabilsinler. Çocuğum, şehrim ve ülkem için hayalim temiz hava solumak.

Havanı Koru

Mavi gökyüzü seninle mümkün! Düzenli limit aşımlarının olduğu ilçelerde koruma bölgesi ilan edilmesini talep ederek “havanı koru”. Hep birlikte temiz bir nefes alalım.

Harekete Geç